29 Aralık 2009 Salı

Kaderim...

Az gittim, uz gittim, eğri gittim düz gittim
Yar sen sen diye bittim,
Uçurum gözlerinde, açık saçık sözlerinde
İhanet yüzlerinde yittim
Kaderim kastın mı var, ya sen gel yada beni aldır
Yeminin ahtın mı var, hasretten yüreğim hardır
"Ya bu ateşi söndür ya beni öldür
Ya da bu kalbimi bu bedenden sür..."

Bu sözler şu an beynimde çınlamakta. Neden? Niye? Sormuyorum saldım zaten... İçip içip sızan biri olmayınca da bu sorular hep bi yankı halinde beynimde. Çıkmak istemiyor. Çıkmıyor. Yalan yere güler yüzlü davranmakta pek koyuyor insana. "Senin düşündüğün gibi değilim" diyemiyorsun. Üzülüp üzülüp " olmadı bana birşey. Acımadı ki" diyebiliyorsun.

Saçmalığın daniskası ne biliyor musun? Sadece etrafındakileri değil de kendini aldatıyorsun. Gözünün önünde olan herşeyi yok sayabiliyorsun. Acıdı işte canın. İçinde bir parça yine yerle yeksan. Bu kısır döngüde senin sözün, senin aldatmacan. Üzül üzülebildiğin kadar. Ama nedense tek başına! Birinin yanında olursa, "güçsüzsün" damgası yiyebilirsin. En azından ben öyle sanıyorum.

O kadar uzun zaman oldu ki gerçekten istediğim için ağlamayalı. Bütün kırıklıklarıma, kırgınlıklarıma, hayatıma, kararlarıma, kayıplarıma, bana, benliğime, kendime ağlamayalı o kadar çok zaman oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder