31 Mart 2011 Perşembe

Bi Başka Sen...



Biri var çok uzakta. Elini tutmak için fırsat kolluyor ya da seni bulmak için. Daha tanımıyor belki seni. Belki aynısınız şu hayatta. Düşünceleriniz ortak, benzer noktalar çok fazla.

Birlikte olsanız bir olacaksınız belki. Seni kendinden bile çok sevecek. Seni kendisi gibi sevecek. Düşünecek. Düşündürecek. Anlayışlarınız aynı olacak. Tutumlarınız aynı. Bu benzerliklerle yaşanır mı hiç? Yaşanır belki...

- Tut ellerimi, bırakma.

Bırakmaz belki. İstese de bırakamaz.

Sessizliği dinlersin onunla. Sakinliği paylaşırsın. Şu hayatında sakin bi an geçirmemiş olan sen, bi başka senle...

Onu dinlersin. Bi parçan "bu benim" çığlıkları atarken sen sana dair yok olduğunu düşündüğün parçanı bulduğunu sanıp sıkı sıkı sarılırsın.

Hayalini paylaşırsın. Sen yalın, sade, düz bi hayal kurarsın yanında. O senin hayalini dört başı mamur bi odaya çevirir belki. İçin gider sahip olamadığına...

"Ben miyim? O muyum? Onunla mıyım? Boş muyum?" sorular kemirir beynini. Duyarsın içindeki sesleri aynı anda. Hepsi ayrı telden konuşur. Sen sarsıldıkça mutlu olur. Sesleri sustursan, kendini susturamazsın. Şüpheler, bencillikler, ihtiyaçlar... Kemirgenler gibi. Kovsan kovulmuyor, atsan atılmıyor.

Bi başka sen varolmuşsun. İçindeki seslerin huzur kaçırmaları kıskançlıklarından belki de... Belki de sen hazırsın diye bu korku. Sen sevmeye de hazırsın, sevilmeye de. Kendine ait bi parçayı bulmuşsun. Kim olsa hazırlar kendini...



Ps: B. H. sizin için. :)

İthaf.


Karşında o dik duruşu sergilemenin ne kadar zor olduğundan haberin var mı?

- Umurumda değilsin. Cehenneme kadar yolun var.

Diyebilmenin ağırlığının farkında mısın? Eve ağlaya ağlaya döndüğümü, yatağıma kendimi atıp hıçkıra hıçkıra ağladığımı?

Senin için oraya geldim ben. Kapıyı açanın sen olmanı dileyerek. Kapı açıldı karşımda bi başkası. Sonra sen. Sonra o. Bi de kapıda kalan ben.

Hayalkırıklığımı hangi kelimelerle ifade etmeliyim? Seni sevmiş olduğum kısmı nerede unutmalıyım?

Saatlerce hazırlandım ben senin için. Öyle güzel bul ki gözlerin kamaşsın istedim. Çığlık attım kapıda, farkettin mi?

Yanında olmadığım 3 gün. Ve sen yanında olacak biriyle...

Bunca seneye bununla karşılık vermen müthiş. En azından gizli saklı yapsaydın be. Gözümün içine baka baka.

Ya O'na ne demeli? O! Susmak gelmiyor içimden ya. Tutabilirsem kendimi.

Bitir bitirebilirsen. Sil at kenara. Yoklukla başa çık. Bi başına kal. Bensiz öl!

Ps: İstediğin yazı yazıldığına göre artık üzülmeyi kesebilirsin. S.F.

Hayır, Olamaz!


Kabul edemediğimiz şeyler var. Bir sürü hem de. Hayır olmuş, bitmiş zaten. Sen kabullensen ne olur? Kabullenmesen ne olur?

- Hayır, olamaz!

Olurrrrr. Oldu. Tabi ki olacak. Sen ne desen boş ki... Bomboş hem de.

Olduğu gibi kabullenmeye kıyamadığımız olaylar var. İlla değiştireceğiz. İlla istediğimiz gibi olacak. Bakalım o istiyor mu?

Yalnızlığınla kalman an meselesi bebeğim. Sen kabullenemedikçe değişmemeye direten bi dünya bu. Dönmesi bile bitmiyor. Durmuyor farkındaysan. Bi başına hareket ediyor. Söz dinlemiyor. Aman ya bırak kendi haline. Değiştirebilirmişsin gibi bu çile.

28 Mart 2011 Pazartesi

I-ıh


Paylaşmayı sevmiyorum. Hayatımdaki insanlar -arkadaşlarım da dahil- kimseyi kimseyle paylaşamam ben.

Giysilermiş, kitaplarmış belki. Onlara da kesin demiyorum. Belki paylaşabilirim, ama. Hep bi ama var işte.

Onu, bunu, şunu... I-ıh. Olmazzz.

22 Mart 2011 Salı

Bu Muydu?

Bu muydu yani?

İstediğim, günlerce yanıp durduğum adam. Bu muydu? Kollarında kendimi bile unuttuğum adam. Bi öpücükle tüm sorunları yok eden.

Ne büyük hayalkırıklığı... Ne büyükmüşsün gözümde. Yıkılmış, kırılmış büyüklüğün. Yakılmış mı demeliyim yoksa?

Yaramazsın. Yaramazlık yaparsın da bir türlü uslanmazsın.

İstiyorum.

Karışmayan bi akıl istiyorum.
Dağılmayan, kaybolmayan insanlar istiyorum.
Çığlık atsam dönüp bakılmasın istiyorum.
Yalnız kalacaksam kalayım istiyorum.
Kuru kalabalığa yem olmamak istiyorum.
Duvarları seyretmeden geçecek geceler istiyorum.
Duygularını saklamayan sarıldığında dünyaları unutturan bi dev istiyorum.
Sevgisinden şüphe duymadığım insanlarla dolu bi çevre istiyorum.
Kırık kalplere derman olabilen bir krem istiyorum.
Duyduklarıma değil de gördüklerime inanmak istiyorum.
Sıkıldığımda kaçacak bir sığınak istiyorum.
"Nihayetinde insanız" diyerek bir sürü olaydan sıyrılmak istiyorum.
Ya yaşım büyüsün, ya aklım. Bu iki seçenekten birinin bir an önce gerçekleşmesini istiyorum.
Duygularıma tercüman olabilmesi için birini tutmak istiyorum.

This Love...

Yıkıp, harap edip, geride bıraktıklarıyla gurur duyan canlılara sesleniyorum. Geçmiş zamanda kalmanız ve yeniden hortlamamanız için bir savaş başlatıyorum.

Tam kendi ayakların üzerinde durmaya başladığını farkettiğinde o uzaklardan gelen poyrazın etkisiyle bi sarsılırsın ya, olmasa keşke. O poyraz seni ordan oraya savurmaya çalışmasa. Debelenmesen onun kollarında.

Kendini dinlemek yerine etrafındakileri dinlediğinde neler oluyor anlarsın sanki. Anlarsın da iş işten geçer mi? Başka seçeneğin var mı?

Duyar mı? Duvar mı?

Kime neyi anlatıyorum ki ben? Kime kimi anlatıyorum?

Ağzının içine bakıyorum konuşurken. "İstediklerimi söyle" diye. Söyler mi?

16 Mart 2011 Çarşamba

Paratoner...


Bitip tükense de rahatlasak artık. Gece mi? Gündüz mü? Biter mi? Başlar mı?

Hayatımız karman çorman. Bir ton soru bir ton yalan...

Nelerle avutuyorum kendimi? Neleri kabul ediyorum? Nelerden medet umuyorum?

Keyfini çıkaramadığım bi hayat var elimde. Hani çok güzel kocaman bi yeşil elma verilmiş de tam ısırdığım yerden çıkan kurda tekrar rastlarım diye uzaktan baktığım. Elimde ama yemeye korktuğum o elma gibi hayat.

Halbuki ne var yani küçücük bi kurt çıktıysa? Kurdu tükürdüm, attım. Ama yok. Korkuyorum. Göz göre göre kendi keyfimi kendim kaçırıyorum. Boş yere elimde bi o yana bi yana çeviriyorum.

Fazla fazla umut ediyorum aslında. Biri gelecek, tutacak elimi, bırakmayacak, koruyacak, kollayacak, saracak, gerekirse sarsacak. Yoooooooooook ama öyle biri. Yok beni bulan aklı başında biri. Nerde var deli? Kesin benimle.

Paratoner gibiyim. Evlisi, bekarı, okumuşu, cahili, aptalı, zekisi, güzeli, çirkini, zengini, fakiri, iyisi, kötüsü... Her çeşit var elde. Peki sorarım hangisi bana uygun? Söylüyorum. Hepsinden 1 özellik alsam 1 kişi zor elde ederim. İstediğim bir adamı zar zor bi araya getiririm. Keşke imkan olsa. Keşke böyle bir ihtimal olsa.

Ne de güzel olurdu... Çok değil ki isteklerim aslında. Güvenmek istiyorum. Onun yanında herşeyi unutayım istiyorum. Vakit istiyorum. Sevmek ve gerçekten sevilmek istiyorum.

Merak ediyorum paratoner işlevini ne zaman kaybederim? Ne zaman biter? Son bulur da rahat ederim.

Benim 50 kişiye ihtiyacım yok da o 50 kişinin benle konuşmaya ihtiyacı var buna ne yapacağız?

10 Mart 2011 Perşembe

İç Ses.

Sen her zorluğu kendine çıkarmak zorunda mısın sanki? Bir engel kalktıysa "oh" çekmen gerek, durup tutup "ne çıkacak başıma yine?" diye düşünmek neden?

Senin sorunun yok aslında. Kendini bi rahat bıraksan. Bi koyversen gitse... Ama olmaz di mi? Kendini rahatlatamazsın. Sebebi de "ya iyi bir şey olursa, beni etkilerse" korkusu. Teşhis belli. Çözüm kesin.

Dur bi dinlen. Derin nefes al. Dik dur. Dik otur. Kaldır kafanı, bak etrafına.

Ne için uğraşıyorsun şu hayatta? Daha çok para, daha çok arkadaş, daha çok çevre, daha çok bilinme, daha çok eğlenme, daha çok kendine bakma-baktırma... Nedir derdin dostum? Kendinle alıp veremediğin ne kaldı? Kendinden aldıkların yetmedi mi sanki? Hesaplaşmaların? Çözüm arayışların kar etti mi? Etmedi ki...

Hadi bakalım, başla yeniden...

Yüzünü güldürmek için sıra bekleyen onca insan, senin keyfin yerine gelsin diye takla atan o yüce güruh... Hiç biri mi umurunda değil? Neden seni üzmek isteyenler oldukları yerde ki? Gitsinler... Söyle çekilsinler. Yer yok onlara.

Gülücükler saklanmasın artık. Kendini gizleme, korumaya kalkma. İtiraz etme bi, söz dinle. Yeni sayfalar seni bekler. Olmadı mı? Yırt at! Yeniden yaz. Dön başa. Her seferinde.

Güzelliklere koyduğun engellerle daha ne kadar uğraşacaksın? Sen engelliyorsun, sonra sen "olmuyor" diyerek pes ediyorsun. Haline bak, haddine hududuna bak. Bilemezsin değil mi? Böyle yaptığını bilemezsin.

Yoruldum...

Kendi başıma kalmaktan yoruldum. Seni hatırlamaktan yoruldum. Mutsuzluğumdan yoruldum.

- Bi rüzgara kapıldım, gidiyorum.

Sonunu düşünmek bile istemiyorum. Etrafım yangın yeri. Kalabalık mahşer alanı gibi.

Yüzleşmeler, yüssüzleşmeler, güçlüler, gücünü kaybedenler, hükmedenler, hükümsüzler, yenilenler, yenilenenler...

Ne çok şey var yaşanan. Ne çok umut var yitip kaybolan. Durup durup hatırlamak var ya. Can acısı, sancısı, ağrısı neyse o. Dahası değil.

Karmış, kışmış, kıyametmiş. Dağıtılan boncukların sonu gelmemiş. Yeni av. Yeni tuzak. Yeni...

Saçma saçma sen bana bakma, aldırma...

3 Mart 2011 Perşembe

Sorular...


Bilerek mi yaptık tüm bunları? İsteyerek? Gönüllü müydük?

Olayların karşısında dik duruşumuz gururumuzdan mıydı sanki? Yoksa acizliğimizin gözler önüne serilmesini mi istemiyorduk?

Arabada son kez sarıldığımı bilmiyor muydum sana? Dudaklarına son kez dokunduğumu? Saçlarımı son kez koklayışın olduğunu?

Elimi bıraktığında anlamamış mıydım? Farketmemiş miydim eksikleri? Gözlerindeki o soğukluğu? O buğu?

Bi ışık varmış da kaybolmuş gibi. Bi umut varmış da yok olmuş gibi... Dokunduğunda unutmuş gibi. Sanki sana aitmiş de artık hükmünü kaybetmiş gibi.

Bi beklentiye cevap vermiş ama yetmemiş gibi...

Sen yanımdayken bile yok gibisin mesela.

1 Mart 2011 Salı

Bi Umut...


Silip atarken herşeyi "bi umut" diye elde tuttuklarımıza ne demeli şimdi?

Hikayeler, öyküler yazdım. Döküldü kelimeler bir bir. Nereye gittiklerini önemsemedim aslında. Nereye vardıklarını... Kimi benimdi, kimi senin, kimi bi başkasına aitti o kelimelerin. Seni ben gibi sandım ya asıl hatayı orda yaptım ben.

Hatalar insanlar için... Hatasız kul olmaz...

Arabesk hayatlar yaşıyoruz artık. Hataların sorun teşkil ettiğini görmeyip onlarla mutabakat imzalamaya kalkıyoruz. Ne de olsa bizim için. Değil işte. Değil. Hata yapmasak da insanlığa ait bi yanımız olur bizim. Niye zorluyoruz ki?

- İnsan aynen durur mu?

Durmaz. Belki "bi umut". Değişir. Durmaz. Olduğu gibi kalmaz. Kalamaz. Etrafındaki herşey değişirken onun aynen kalmasını nasıl beklersin ki? Ne hakla!?

Bi umut...