16 Şubat 2010 Salı

Deli...

Deli kim? Kim deli?

Gözlerimi kapattığımda yalnızım ya bunu sevmiyorum. Bi an gelsin. Bir şey olsun. Yalnız olmadığımı farkedeyim. Biri bir şeyler yapsın...! Benim için yapsın!

Belki bana öyle geliyor bilmiyorum ama hiç bir zaman sevilmeyecekmişim gibi geliyor. Yani yanımdaki kimsenin benim onu sevdiğim gibi sevmeyeceğine eminim.

Değer vermek mi? Değer görmek mi? Her ikisi de seçeneği yok mu???


Hani bi labirent vardır ya rüyalarda ortaya çıkar. Dolanıp durursun bi yere varamazsın. Sonuç bulamazsın. Yollara ortadan dalmak isteyip çıkışı aramaya çalışırsın. Güzel başlayan rüya kabusa döner. Benim durumum tam olarak bu sanırım.

Çıkış yok. Arayıp durduğum halde yok.

Labirent artık sarmaşıklarla doldu. Seve seve atladığım bu yol bana acıdan başka hiç bir şey vermedi. Bulamadığım yollara buradan mesajım var! Çıkın artık karşımaaaaaaaaaaaaaaaaaa!!


İntihar



Onu düşünmenin intihardan farksız olduğunu düşünüyorum. Ciddiyim. Kendimi yıpratmak istersem onu düşünmem yeterli olacaktır. Ya da benim üzülmemi isterseniz bunu deneyebilirsiniz. Neyi mi? Onu hatırlatabilirsiniz...

Üzgün değilim de kendime kızıyorum hala. Öyle bir hatayı yaparken neler hayal ettim acaba? Yani o adama nasıl aşık oldum? 1 yıldır içimdeki bu acıyı geçirmek için aradığım, bulduğum çarelerim bitti. Tükendi. Fayda da etmedi.

Uyumak istiyorum ben. Depresyon belirtisiyse de değilse de uyumak. Ama bi taraftan da hiç uyanmamak...

NOT : 03.40 sanırım ölüm saatim olacak. Anneme söyledim dün kızdı ama ben öyle düşünüyorum. Nasıl mı? Her gün o saatte uyanmak benim için yeterince kötü... Ve eğer son bulmazsa ne kadar hap bulursam içmeyi düşünüyorum. Ciddiyim!!!

15 Şubat 2010 Pazartesi

Boşluk...


Bi yokluk hissi var. Bi boşluk... Olmasını bekleyip de olduramadığım herşeyin hüznü, acısı var.

Bi insan bir şeye kızar da neye kızdıgını bilmez mi? Bilmiyorum. İçimden tepinmek, bar bar bagırmak geçiyor. Ama neye ? Kime? Neden? Niye bu kızgınlığım? Bilmiyorum. Canım acıyor. İçim acıyor...



Ama sebep? Belli değil... Eksik parçaları tamamlamak isteyip bulamamak, fırsatları değerlendirememek, üzgün olduğumu gizlemek, rolümü başarıyla oynamak. Hepsi bir yere kadar!

Bir parçam eksik. İçimde bir boşluk var. Dolmasını bekleyip de bir türlü dolmadığını farkedince ağlamak geliyor içimden. Bi bilsem o boş olan yer neresi ben bulup dolduracağım. Gerekirse ot tıkarım.! Bi bulayım.

Öyle bir şey ki; yaptığın hiç bir şey keyif vermiyor. Geziyorsun, dolaşıyorsun, gülüyorsun, eğleniyorsun ama 5 dakika sonra o his gelip yerleşiyor. O anlık yaşıyorsun herşeyi. Bitsin isteyip bitiremiyorsun. Keyif alamadığın şeyler yüzünden yanındakilerin hayal kırıklıklarını görüyorsun. İçinden bi " çıktır git" çekmek isteyip vazgeçiyorsun. Bi gün geçer nasılsa... Kesin sen de bu umudu taşıyorsun. Geçmiyor arkadaşım. Olduğu yerde duruyor.

Bir kurtarıcımız da yok ya...

8 Şubat 2010 Pazartesi

Sweet Dreams...


Hahahaha evet bugun umudum var modundayım. Garip ama özlemişim bu hali... İyiyim iyi...

Yüzüm düzeldi ya... Umutlarım tazelendi sanki...

Güzel olacak hersey... Olmalı... Oldururuz... Elimizden geldiğince yardımcı oluruz...

Günüm gün olsun
Hüznüm son bulsun
Dün gibi, gün gibi
Uykularım, rüyalarım hep senle dolsun.. :)

Anlamsız oldu ama olsun. İçimden geldi. Yaxdım Allah Allah... :)

Güzel hayallerim var. Güzel rüyalarım var. Güzel günlerim var.

Yasıyorum. Nefes alıyorum. Her seyi doyasıya yasayabiliyorum. Yaşamak istiyorum. Yaşamamak için bi sebebiim de yok. Ben mutluysam hersey mutlu. Benim umuduma göre herkes umutlu. Ben ne düşünüyorsam çevremdekilerde öyle düşünüyor.

İyiyim, iyi... Herkese dilerim... :)

5 Şubat 2010 Cuma

Isyan...


Offf hemde ne biçim... Az kaldı az...

Bugün iyi güzel derken gerçekten şu an uratım 5 karış... Atacağım kendimi bi yerlerden...

Çığlık çığlığa bağırmak istiyorum. "Yeterrrrrrrrrrrrrrr" diye...

Offf yanii... Açılıııııııııııııın !!!! İmdaaaaaaatttt!!!

Beynim yerinden çıkacak gibi...

Öyle bi ağrı var ki felaket...

Yarında yoğun olacak. Önce uyanılıp toplantıya, arkasından arkadaslarla bulusulup en son da belki maça gidilecek... Gitmeli mi? Gitmemeli mi?

Düşünmeli düşünmeliii... Bi onu düşünmemiştim sanki...

Ayrıca bir de bi işe kalkıştım ki Allah yardımcım olsun...

Efes Pilsen - Siena..



Nasıl bi maçtı Yarabbi? Nasıl bi heyecan? Nasıl bi mutluluk?

Maça gidene kadar çektiğimiz işkence. O çelik gibi soğuk, kalabalık, herşeyi unutturdu. Herşeyi sildi attı. Maçta yandık durduk. O heyecanla yerimize oturamadık. Sayılar atıldıkça zıpladık.

Yediğimiz her sayıya acı dolu cıglıklar atarak karsılık verdik. Mario Kasun'un yaptığı smaçlarla costuk, birbirimize sarıldık.



Evet özlemişiz bu mutlulugu. Fenerbahçe serisindeydi böyle canla başla sesimiz kısılana kadar çığlıklar attığımız. Bi o zaman gerçekten takımın ne istedigini görebilmiştik bir de çarşamba akşamı. Öyle güzellerdi ki...


Shumpert!!! Bu adamın rahatlıgına bayılıyorum. Maçta birisi serbest atış atarken arkada taklit yapıyordu. Maç baslamadan önce sarkı söyleyip dans ediyordu. Adam ne kadar rahat? Nasıl biişeydir bilmiyorum. Uzaylı olma ihtimali??? Hımmm yok yok o centilmenlikle zor... :D

Ergin Ataman'a da saygılarımı sunuyorum. Sevgiler tekrar... :)

3 Şubat 2010 Çarşamba

Tarot...


Nasıl bi deliyim ben? N'aptım bi bilseniz. Gidip fal baktırdım. Hemde Tarot... Hemde "tarot kaderine yazılır" dedikleri halde...

Allah'ım yok böyle bir olay. O çocugun söyledikleri var ya... Bitirdi beni...

Anlattı anlattı. Ben böyle birini tanımıyorum dedim halbuki tanıyormusum ya ben... Abovvvvvvvvvvvvvvvvvvvvvvvvv.....

Neyse sakinim sessizim susuyorum.... :D

2 Şubat 2010 Salı

Açıklama(y)mışşşşşşşşşş...


Evet patatesten açıklama yapıldı. Nasıl içimiz rahatladı bilemezsiniz cidden... Ya insanları aptal yerine koymaktan vazgeçseniz. Siz de elle tutulur gözle görülür birşey sunsanız. Söyleseniz. Yapsanız...

Bizde bir aydınlansaydık. Beynimizde şimşekler çaksaydı. Biz anlayamadık bak olay böyleymiş diyebilseydik...

Yuh yani yuhhhhhhhhhhh... Bir kulüp kendi taraftarlarını kendinden böylesine nasıl sogutur?

Ayıptır, günahtır, yazıktır...

Koskoca Tuncay Özilhan daha mantık çerçevesi dahilinde açıklama yapılmasını isteyebilirdi gibi geliyor bana... He yapmadılar noldu? Hiç birsey... Yine orda olup yine takımı desteklemeye devam edeceğim ben. Ama aklımın bi köşesinde kocamaaaaaaaan bir soru işaretleri olacak... Efes Pilsen logosu yanında...

1 Şubat 2010 Pazartesi

Birinin Kadını Olmak...

Birinin Kadını Olmak ...

Başka hiç kimse tarafından dokunulmamak, konuşulmamak, bakılmamak hatta !
Biraz korunmak, biraz şımarmak ...
Bir kaç çeşit yemek yapmak, İstiklal caddesinde sıkı sıkı elini tutmak, belki film izlemek ama mutlaka çekirdek çitlemek, bi yerlerde çay içmek, Pazar sabahı kahvaltısı etmek uzun uzun, sahilde yürüyüş yapmak gibi küçük ama zor heveslerim var! Neden mi ?

Herkesin eli tutulmaz, herkesle film seyredilmez, herkesle çekirdek çitlenmez, herkesin kadını olunmaz da o yüzden !

İçinden gelmeli ... Hücrelerine kadar hissetmeli, dna'larına kadar bilmeli insan ! Düşünerek emin olunmaz, bir anda ya olunur ya olunmaz ...

Bir de şu yakın geçmiş duvarları olmasa, kafa da hiç karışmaz ya, olsun ! Oysa bazen tek bir söze ya da bir bakışa yıkılır bütün duvarlar ...

Kek yapmayı da öğrenmek lazım aslında bi ara !

Sabahları uyandığımda "günaydın sevgilim" mesajları görmek istiyorum telefonumda. Gün içinde özlediğim birisi olsun istiyorum. Özlemek istiyorum birini. Çok özlersem dayanamayıp gidip sarılmak istiyorum.

Dayanamamak istiyorum! Çalışırken, düşünmek istiyorum sonra onu! Aklımda olduğu için gülümsemek istiyorum ara ara ... Gülümsediğim için daha çok çalışmak ...

Birini sevmek istiyorum; hiç kimseyi sevmediğim gibi, biri sevsin istiyorum beni, hiç sevilmediğim gibi ... Biri o kadar çok sevsin ki beni, hatalarımı da sevsin istiyorum ! O kadar çok sevsin ki; hata yapmaktan ödüm kopsun !

Kıskansın istiyorum biri beni! Sorsun istiyorum "neredesin" diye, "Hımm kim aradı bakayım" diye! Ben sormam ama, korkmasın. O sorsun ! "Biliyo musun ne oldu?" ile başlayan heyecanlı cümlelerimin sonuna kadar tahammül etsin istiyorum biri bana. Mutlaka ipe sapa gelmez bir şey olmuştur ama dinlesin sonuna kadar. Ya bi yavru kedi macerası ya da işte ona benzer bir şeyler olmuştur. Ben de her seferinde sanki bahçeyi kazmışımda hazine bulmuşum gibi heyecanla ve öneminin üzerine basa basa anlatırım ya, dinlesin işte. "Ya, evet, çok mühim bir şeyler olmuş" falan desin bi de sonunda ...

Şimdi ben istesem İstiklal caddesinde birinin elini tutup gezemem mi ? İstesem benimle birlikte çekirdek çitleyip aynı anda film seyretmeyi de başarabilecek birini bulamam mı bi arasam ?

Şimdi ben yalnız olmak istemesem, yalnız olur ve bunları da yazıyor olur muydum ? Hiç sanmam !

Birinin elini tutmakla, birinin elini sıkı sıkı tutmak arasında çok fark var ! Ya tutarsın ya da tutmazsın ya da, tutmuş gibi yaparsın işte . Ben yapmam ! Bunu zaten bilirsin . Kimin elini tutacağını yani .

Deneyerek bulmazsın . Sadece bilirsin . Bilmek ! Açıklaması yok . Ve ben elini sıkı sıkı tutmayacağımı bildiğim hiç kimseyle İstiklal caddesine gitmeyeceğim ! Heyecanla ve özene bezene olmadıktan sonra kimseye yemek yapmayacağım ! Repliklerin bir anlamı yoksa, kimseyle film seyretmeyeceğim . Zaten çekirdeği unutsun bile, asla olmaz !

Birinin kadını olmak istiyor canım ; biraz korunmak, biraz şımarmak ...

NOT : Bold olan kısım beni benden almıştır.
NOT : Alıntıdır.

Sevgi Açlığı...

Şu sıra gerçekten açlık çekiyorum ama normal anlamda değil. Birisi beni sevsin, bende seveyim fln. Bu benimkisi Duygusal Açlık dedikleri cinsten birşey sanırım.

Bi yazı attı bana Burcu bugün. Birinin kadını olmak diye... Öylesine dogru ki..

Canım birinin elini tutup sıkıca bırakmamak için yaşamayı istiyor. Hoş kim istemez ki diye de düşünüyorum. İsteyen varsa bile beni istemeyeceğine eminim diyebiliyorum.

Hani şu şu garip kişilik vardı yaa... Şu sıra ona bile razıyım. Hayır hayır kafanız karışmasın Kararsız'la konuşmuyorum bile... Ama şu sıra öyle bi açlıkki bu... Biri elimi tutsun, biri sarılsın, biri beni özlesin, biri beni sevsin...

Of Allah'ım offf....


Açııııııııııııııııııııııııııııııııım!!!! Aççççççççççççççççç!!!! Ama bildigin gibi değil....