21 Aralık 2010 Salı

Çoook...




Şöyle ellerimi ensemde kavuşturup keyif çatamam ya ben. En çok ona üzülüyorum. Bir gün olaysız geçmez mi? Geçmez. Söz konusu bensem, imkansız denen bir şey var canım.

Ya o kadar olay oluyor, hala akıllanmıyorum. Hayır akıllanmaktan geçtim, insan bir utanır, sıkılır. Yok arkadaş. Yok.

Bugünku vukuatımız Emre'yle alakalı (heeee onur'u geçtik. :D ). Ya çocuk bendne hoşlandığını söylemişti. Eyvallah. Sorun yok.

"- Ama bana göre çooooook iyisin." dedim, pişman değilim. İyi çocuk çünkü. Neyse. Ya bugün "bişeyler içelim" diye ısrar etmez mi? Sinirim bozuldu ve olmayacağını ifade ettim. Bakın yalnız kibar olmaya çalışıyorum. Elimden geleni yaptım, çünkü.

Velhasılı kelam bana "yolun açık olsun." dedi.

Israr edenden de, ısrar ettiği işten de nefret ediyorum. Normalde olsa yapardım belki. Ama öyleyim. Eğer bi kez "hayır" diyorsam bitmiştir. Kessen gitmem. Bu konuda ben çoooooooook tersim işte. Keçiyim hatta.

Bu badireyi atlatamadan yenisi çıktı başıma.

Hay bin kunduz!

Aklım karışmıyor değil. Çok mu flörtöz bişi oldum? N'aptım? Büyü yapabildiğimi iddia edenler var fakat, lakin, ama bişi yapmıyorum + bir de faydasını görmüyorum yapıyorsam.

Neyse, bu seferki farklı.


Çokkkkkk şeyyyy...


Şey işte.

Çokkkkkk!

Buldum!


Eğlenceli. :D

20 Aralık 2010 Pazartesi

Oynamıyorum.





Artık bu oyunlar yormaya başladı. Dönmedik köşe bırakmayan adi insanlara laf atmaya çalışmak ne saçma bişeydir ya. Her şey onların etrafında oluyor. Her iyilik. Sanki. Melekler ve harelerini saklamaya çalışıyorlar. Yok öyle bişey.

Bir şeyler eksik anlatamıyorum. Hepimizin hayatında, yalnız benimkinde değil ki.

Küstüm, oynamıyorum. Cidden. Benden uzak olsun tüm bu saçma sapan olaylar. 2 hafta en azından. Sakin, sessiz olayım. Olmaz mı?

Gücüm de yok. Kuvvetim de. Ah! Aklım da yok benim. Olanı alıp götürdüler. Geriye kalansa bana yetmiyor şimdi.

17 Aralık 2010 Cuma

Ben, Niye?




Evet. İyiyim. Bugün öncekinden daha iyiyim. Son 72 saattir yarattığım hastalığın yok oluşuna şahit oldum.

- Ben başlattım. Ben bitirdim. Ben istedim, oldu. Ben yaptım.

Bunu söyleyebildiğim için şu an iyiyim.

Bildiğiniz kendi kendime eziyet ettim. Bunu neden yaptım? Niye yaptım? Bileniniz var mı? Yok.

Şikayet etmiyorum. Bunu yaşamayı o kadar geciktirdim ki. Aylar oldu. Tek bi kez bile ağlamamıştım. Üzülmemiştim. Koymamıştı yani.

- Niye şimdi?

Sanırım hazımsızlık problemi. Olan olayların üst üste eklenmesi. İçim dışıma çıkana kadar ağladığıma göre daha fazla dert edecek birşeyim kalmadı. Di mi?

16 Aralık 2010 Perşembe

Hmmm...




Bu fotoğrafın karşıma çıkması da ironik oldu. Hakikaten.

Özdemir Asaf...


Başka Frekans

Vurdun, acısı daha geçmedi,
Biliyorum, geçecek.
Ama öyle ağır konuştun ki ardından.
O, gittikçe gerçek.



Başlamalar

Seni seviyorum
Ben de seni

Tutuyorum
Ben de seni

Öpüyorum
Ben de seni

II

Doğuyorum
Ben de sana

Yaşayorum
Ben de sana

Geliyorum
Ben de sana

Bitiyorum
Ben de sana

Ölüyorum
Ben de sana

III

Ben seninim
Ben de senin

Sen benimsin
Ben de senin

IV

Gelip kaldım
Ben de senden

Görüp kaldım
Ben de senden

Bilip kaldım
Ben de senden

Gidip kaldım
Ben de senden

Umup kaldım
Ben de senden

V

Sen de ben de
Ben de sen de

Sende bende
Bende sende

Sen de bende
Ben de sende

Sende ben de
Bende sen de

VI

Geliyorum
Ben de seninle

Gidiyorum
Ben de seninle

Kalıyorum
Ben de seninle

Ölüyorum
Ben de seninle

VII

Yalnızım
Ben de sensiz

Çirkinim
Ben de sensiz

Küçüğüm
Ben de sensiz

Ölüyüm
Ben de sensiz



BİL

Adının üstüne
Anılar koyma.
Sen mezar değilsin.

Anılar
Adının ardından gelsin.
Sen duvar değilsin.



Bir Şeyin Adı


Önce, büyük büyük düşündüm.
Sonra, büyük büyük yaşadım.
Ne varsa, onlar aldı.
Şimdi, bana-küçük/bir ölüm kaldı.

13 Aralık 2010 Pazartesi

Elimi Tut!




Tutmalısın elimi artık. Bırakmadan. Her neredeysen ortaya çıkmalısın aslında. Ya da ben gelip seni bulmalıyım. Nasıl yapacaksam? Bi yol göster.

İçimden gelmiyor artık bişeyler. Nefes almak da belki. Bi boşluk ki çekilir yanı yok.

Nasıl anlatmalıyım bilmiyorum. En iyisi en başından başlayayım.

İçimde bir şey var. Yani yok. Yani olması gereken yerde bir boşluk var. Bi amaç? Bi sebep? Bi sonuç?

Sesleniyorum. Yankı var. Boşluk öyle derin ki. Öyle uçsuz bucaksız ki. Neyle dolması gerektiğini de nasıl dolması gerektiğini de bilmiyorum.

Hani sevmem gereken yanım yok onu anladım. Ya sevilen yanım nerede? Sevgisiz yaşanır mı? Yaşatma beni böyle.

Herkes mutluluktan nasibini alırken bana bunu yapma. Acı biraz. Neleri kaybettim? Bilmiyorum. Nerede kaybolduğunu? Hatırlamıyorum. Beni bu 1001 surat saçmalığından kurtar.

Gülmüyorum ben aslında. Sevmiyorum kimseyi. Bu boşluktan kurtulmak için sığınıyorum ya fayda yok kimseden. Ben kendime ilaç kendime derman olamadıktan sonra başkası bana ne yapsın?

Ben kendime acımazken bana birisi acır mı? Ağlamaktan yorulmazken teselli eder mi?

Etmez, yapmaz, bitmez.

Boşluk derinleşir. İçine alır beni. Bırakmaz. Sarar, sarmalar.

Bi bakmışsın yalnızım. Şu andakinden çok da farklı olmaz.

7 Aralık 2010 Salı

Hoşçakal!




İzin verin! Açılın! Bi saniye!

Hey! Sen!

Sen kendini ne sanıyorsun? Kimsin? Nesin? Ne hakla beni üzüyorsun?

Varlığının lutuf olduğunu düşündüğüne eminim. Ama yokluğundur bana fayda sağlayan. Yanılıyorsun. Sen yokken iyiyim ben. Sen aldırış edilemeyecek kadar küçüksün. Zerresin.

Bütün bu sözler bile belki fazla sana. Yanıldığım kesin. Senin hakkında en büyük yanılgım.

Senin hakkında en büyük yanlışlarım. Olmayanı oldurmaya çalışmam da bu hata yüzünden. Sana sandığından daha fazla önem vermem de. Hırslarının kurbanı oldun mutlu musun?

Sen sanıyor musun ki bir daha sana değer veririm?

Sen aptalsan ben daha ne yapayım?

İlgilenmiyorum. Bitti. Başlaması da hataydı ya. Bitti. Bana düşen de herşeyi olduğu gibi kabul etmekti. Ettim zaten. O sebeple ben arkama bile bakmayı düşünmüyorum.

Hoşçakal. Burdakal.

Yok Öyle!




Geride kalanlarla vedalaşmak için bu kadar bekledikten sonra 1 dk daha dayanacak gücüm yok.

Aylardır kıvranıyorum. Farkındasınız. Bitmiyor anasını satayım. Bitmiyor. Derdi, kederi, efkarı, hicranı bitmiyor. Bi viraneye dönmüşüm kimse farketmiyor.

- Güzeldim ben o yazlar kadar zamanında...

Bir ara ne keyifliydim ben. Hiç bişeyden anlamadığım o dönem. Erkek-kız ilişkilerinin hala elele tutuşmak olduğunu, yanağından öpmekten ibaret olduğunu sandığım dönem. Bir ara ben iyiydim. Kimse olmasa da gönlümü eğlendiriyordum.

Şunu anladım ki sen bir acıya dayandığında, diğeri üstüne geliyor. Nerede biteceksin? Daha ne kadar dayanabileceksin? Farketmezler ki. Son nokta diye bişey yok. Öldürmüyor, daha da güçlendirmiyor bu acılar. Sen bitmiyorsun, hepsi o kadar.

Ağlamak çare değil. Ağlamakla çözüme ulaşılmıyor. Ama sen rahatladığını sanıyorsun. Bi gözyaşı fazlalık yapıyor sanki.

Ah unutmadan! İstediğini söyleyen, bırakıp giden, geri dönmeyi düşünen, döndüğünde eski "ben"i bulacağını sananlara söylüyorum. Ne arkadaşlığınız umurumda, ne varlığınız. Gidişiniz olsun. Dönüşünüz olmasın.

Hey! Sen!



"Ben sana nerden tutuldum?
Göz göre göre nasıl duruldum?
Sag elimi solumla avuttum
Boş yere hep boş yere..."

Sıla - Boş Yere


Hayatımdaki hiç bir şey paylaşıma açık değil üzgünüm. Çevremdeki tek bir kişinin daha üzülmesini kaldıramayacak kadar kızgınım. Kimseyi kimseyle paylaşamam.

Sevdiklerimi, beni sevenleri. Ve eğer birileri onları üzerse; işte o zaman benden çekecekleri var.

Bunu neden mi söylüyorum? Arkadaşlarımın durumları benden iyi değil. Ben en azından iyi rol yapıyorum. İyi görünüyorum.

Aynanın karşısına geçince kendimi inandırabiliyorum.

Bunu beceremeyenler de var.

Selametle...

6 Aralık 2010 Pazartesi

Ne kadar?

Bi yerden başlamak gerek temizliğe. Hem de dip köşe.

Ne zamandır duruyorum olduğu gibi. Kabullenemiyorum olanları. Meğer sindirmek bi aldırış etmemek gerekliymiş. Ben aldırmıyorum. Bundan sonrası için :

- Bana bişey olmaz.

Diyorum. Siz anlayın.

"Demir leblebi" derler ya hani. Aynen öyle. Katran karası içim. Zifiri karanlık. Aydınlıktan nasibimi alamadım ben. O yüzden hem gözüm kara, hem içim.

- Yapamazsın.

Diyenlere sözüm de var. Ben iyiyim. Artık öyle boş şeylere kendini üzecek kız yok. Ben ne yaparsam yapayım beni seven bulunur. Siz aldırmayın. Düşünmeyin olacakları, olanları.

Merak ediyorum. Sizin içinizde ne kadar iyilik kaldı? Ne kadar güven?

Ne kadar cesaretin var? Ne derece kapalı masken?

24 Kasım 2010 Çarşamba

Tattoo !



Son gelen hediyelerle anladım ki özgürlük kuşlara mahsus. Sırtıma "kuş sürüsü" yaptırmak istedim. Son bi haftadır düşünüyorum. Tam sırtımda, sol kürek kemiğimin bitimine bir sürü kuş... Ne güzel olur. :)




Tam olarak istediğim bu. Fakat sırtıma. Yanlış yere yaptırmış bu adam.

Birhan Keskin - Taş Parçaları



ey hayat dedikleri büyük kusur.
ey kimselere değişmediğim
ayrılığın neden bunca ağır?

hani adalet?
bir kasımdan öteki kasıma
bir yanım kör bir yanım sağır
dünya ne ki sevgilim?
benim sana yaptığım kubbe yanında.

düşsün, olsun, bırak,
içinde yıldızlar patlıyor.
kolaydır inanmak kadar inanmamak da.
ister sal kendini dünyaya, ister kal yanımda
her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni
yoluna baş koymak diyoruz
biz barbarlar buna.
Sözde kalır sevgilim
Sözde kalır bütün sözler
Aşk çünkü, aşk çünkü kendine
Bir yol, bir ideoloji ister.
Bilirim, çöl rüzgarında çalıdır bazı yaşlar.
Sen sevgilim ilerde, biraz daha ilerde
Bir tarihe başlayacaksın, orası işte
Benim tarihimle başlar.
Ve say, geriye doğru, tek tek
Sende kalsın şimdi al bu taşlar.
ben başka bir şey olmak istemem
istemedim başka şey.

sabırla sevgilim sabırla
acılarımız eşitlensin bu şehirde diye diye.
bu şehirde etten geçip kalbe erişene dek sabırla. tek, sabırla.

kaç kişi var bu şehirde ruhunu sana kubbe, etmiş?

büyük keder içerirmiş, gördüm, anladım
etten geçip aşka varanın sevgisi.
bunun yanında sevgilim unun yanında etin ihaneti,
kısaca hiçbir şeydir.
şimdi bir masaldan bir peri
sessizce dinlesin beni,

alsın yorgun başımı
alsın cümlemi usulca kalbine koysun.

benim cümle taşıyacak halim yok.
en acısını sevgilim
en acısını tadayım istedin:
en acısı buydu.

omurgamı aldın benim.
omurgamı aldın.
omurgamı aldın.
omurgamı.

niye?
gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
bilemem,
belki bu yüzden, ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim.
beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
yine de döneyim döneyim istedim.

ah benim sesimle
söylesem de, inanmazlar
benzemiyor çünkü bir dile.

döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm
döndüğüm bu sema sensin. döndüğüm.
sen benim kara ömrüme vuran
suyumu harelendiren sevincimdin.

onu sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.

titreme daha fazla kalbim.

bağışla kendini artık onu da ,
bırak gitsin.

o senin en ezel gününden kaderin
sen onu nasılsa bin kere daha seveceksin.
bir masal bir taş ağırlığında olabilir mi?
olurmuş meğer.

birlikte bir masala inanmak istedim
ben seninle,sadece bu.
sen beni tek
tek bıraktın.
benim artık taş taşıyacak,
taş kaldıracak, taş atacak
halim mi var!?

Ps : Bu şiiri bana gönderen okumamı sağlayan Hakan Celep'e teşekkür ederim.

Kutup Ayısı




Bugün bahtsız bedeviyim yemin ederim. Bedevi benim. Cidden bir yerden kutup ayısı çıkacak diye merakla bekliyorum. Arkamı kollayarak tabi ki.

Kutup ayısı sözüm sana :

- Aman diyeyim. Bi sen eksiksin. Sende tamamlanırsan artık ölsem de gam yemem. Ciddiyim.

22 Kasım 2010 Pazartesi

Uzak Olmalı.




Rahat rahat ağlayamaz mı insan? Ağlayamıyorum.

Her sahtekarlık yüzümde belki. Sürekli gülüyorum. Sürekli mutluyum havası tabi üzerimde.

- Öyle değil.

Hep aynı rüyalar. Bitsin de istemiyorum ki. Rüyalarımın gitmesini de istemiyorum. Bi onlar kaldı elimde. Bi onlar.

Bende büyük bir sorun var. Ama nerde başladı? Nerede bitecek? Bilmiyorum. Ne burda aynı şeyleri hissetmek istiyorum. Ne yıkıntı, enkazları eşeleyip iyi şeyleri hatırlamak. Ben uzak olmak istiyorum.

Çok uzak. Erişilmez. Ulaşılmaz. Duyulmaz. Görülmez.

Hem gözden ırak, hem gönülden. Bi kişiye emanet edilmek istiyorum. Tek bi kişiye.

- Bıkmadın mı yalanlardan? Gerçeklere uyansana...

Uyanırım da nasıl? Rüyalarımı bile bırakamıyorken. Uyandıktan sonra yeniden aynı rüyayı görürüm diye gözlerimi kapatıyorsam?

Evet, kötü bi durum.

Yalnız Git.




Yalnızlığı kucaklamak gibi tüm bu olanlar. Karanlıkta bi başına kalmış bir çocuk gibi. Kendi kendine sarılır gibi.

Günahını ilmek ilmek örüp boynuna takar gibi. Bir şey var uzakta. Elini tutmak isteyip de cesaret edememek gibi.

O uzakta ne varsa yakın olmak zorunda. Gücüm yok benim. Cesaretim var fakat gücüm yok. Bi eksiklik peydahlandı ruhumda. Bi parça. Bulamıyorum. Yokluyorum kendimi.

- Hani eksik parçan?

Hanilerden oluşan bir ırmak var içimde.

- Hani O olacaktı yanımda?

- Hani duyacaktı sesimi koşup gelecekti ya?

- Hani severdi beni?

- Hani kılıma zarar gelsin istemezdi?

Hani? Hani? Hani?

Olmayan birine ne anlamlar yüklemişim içimde. Yüklediklerimle birlikte çekip gitti. Hiç bir şey bırakmadı ardında. Aldı ve gitti. Ne varsa... Ne gördüyse... Hain bir hırsız gibi. O'na ait olmayan herşeyi aldı ve gitti.

Arkasından bağırdım ben! Yaptım bunu.

- O duygular benim. Bende kalmalıydı. Bırak. Yalnız git!

Duymadı. Duyduysa da umursamadı.

Ağır geliyor bu olanlar. Yaşlandım sanırım. Omuzlarım çöktü. Dik duramıyorum sanki. Kamburum çıkmış gibi. Ya da sırtımda bir küfe taşıyormuşum gibi. Ağır...

Gün gelir bende söylerim belki.

Bırakırım rüzgara herşeyi. O da alır götürür belki. Sesleri yok eder. Susturur, kulağımda bir rüzgarın uğultusu kalır.

Beetül Demir - Yalnız Git

Şimdi sus bütün kelimelerini ve git!
Git alıp tüm getirdiklerini.
Hiç birşey bırakma ardından,
İçime sinmiş kokunu, tenimdeki dokunuşunu
Al ve git!

Git yalancı sevişler gönlünde
Sil aşkının ayak izlerini kapımdan
Avucundaki öfkeyi bırak rüzgara
Burak bende kalsın düşerim
Bu defa yalnız git!

Kızlar!




Herkes aynı yoldan geçiyormuş. Herkes. Öyleymiş. Hadi. Toplaşın kızlar... :D

Bi Yok.

bir çok kere denedim benide yordu biraz hayat
herşeyden vazgeçmiştim dedim
otur yerinde rahat rahat
hiç tahmin etmezdim ama oldu
hoşgeldin girsene içeriye
çekinme lütfen gez dolaş
seninmiş gibi gül bahçelerinde

gönüllü yandım bilerek
bilerek sevdim ne olursa olsun
herşeyi vermek ne demek
varlığım varlığına armağan olsun

gücüm kuvvetim bu deli cesaretim
kendime güvenim yeniden geldi
sayende çiçekler açtım renk renk
sanki senin için herşeye değdi

Betül Demir - Değiştim derken ben neden değişemiyorum?

Lanet olsun ki aklımda uçsuz bucaksız bi çöl var. Su bulamıyorum sanki. Etraf dolu olsa da aradığım bileşenleri bulamıyorum. Hepsinde bi eksiklik var. Biri tamam olsa, diğeri değil. Biri var olsa, biri yok.



Bi aklım var. Bi yok. Bi ben varım, bi yok. Olmuyor yani.

Tamamlanamıyorum. Aklımı toparlayamıyorum. Amaçsız, umursamaz insanlara döndüm.

4 tarafım kuşatılmış. İstila edilmişim. Haberim yok. Sesimi duyan, yardım eden yok. Daha doğrusu yardım edebilen...

Bir var, bi yok.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Nefes...




Nefes alırmışım gibi. Suyun altında kalmışım gibi. Sanki. Yeniden başlamışım gibi. Hem yaşamaya, hem kendi ayaklarım üzerinde durmaya...

Anlamaz kimse. Kolay değil.

Çok zor mu? Hayır o kadar değil. Unutmadım. Unutmam ki. Fil hafızasına sahibim ben. Ne yapılan iyiliği unuturum. Ne kötülüğü. Ne sevmeleri, ne sevilmeleri. Ne gülmeleri, ne ağlamaları. Ne sancıları unuturum, ne rahatlığımı.

Unutmam ki. Her seferinde yeniden kalkarım ayağa. Yeni başlanğıçlarla.

Bi söz vardı.

"Yineler yenilerle güzel."

Her duygu güzeldir yerine göre. Ama yenilerle. Herşeyin yenisi.

Umudun varsa yeniler geliyor. Bir bir. Sırayla. Sen yeter ki içini ferah tut.

Dibe batmak yerine nefes almayı dene. Çırpın, haykır, dua et. İnan!

Merak etme geliyor. Nefes almaktan vazgeçme. Zamanın varken... Halin varken...

Benim var umudum. Kolay kolay pes etmem bilirsin. İstediklerim olana kadar. Olduktan sonra daha da hırslanırım. Benim elimde kalması için. Kimisi için uğraşmaya değmez. Düşünmeyi gerektirmez. Ona da lafım hazır "koy ver gitsin.".

Bu kadar... :)

Olay 2.




Kahramanım var. Ciddi ciddi.

Burdan, bu şehirden, bu ülkeden gidiyorum. Sığınacak bi liman buldum. Fırtınalardan yorulduğum için karşıma çıktı belki.

Belki artık mutlu olmam gerekli. Hani olur ya bi umut işte.

Gittiğim yerde arkamda bıraktıklarımı düşünmek istemiyorum. En azından canımı acıtanları. 0'dan başlamak, kendim için yaşamak istiyorum.

Ve üzgünüm artık hayatımda beni sevmeyen insanlara yer yok. Boşuna sevmeye çalışmak yok.

Olduğu kadar... :)

Olay 1. - K-B



Paylaşılmışım. Aç kurtlar tarafından.

Hani şu yazın hoşlandığım, hatta bişiler yaşadığım yaratık vardı ya. Hani onun en yakın arkadaşı bana bir şeyler yazıp çiziyordu. Niyet belli oldu.

Tabi ki sen daha önce anlamıştın. Tabi ki anlardın. Bende 0'dan arkadaşlık için adım attım. Tabi ki hata yaptım.

Perşembe günü buluştuk. Çay içtik akşam. Sonra bi arkadaşlarının -benimde tanıdığım- evinde doğalgaz açık kalmış ve onu kapatması gerekiyormuş. Onunla gitmemi istedi kabul ettim.

Mecidiyeköy'den Fulya'ya kadar yürüdük. Eve girmeden pazarlık başladı.

- 10 dk dinlenmeden bir yere gidemem.

- Peki.

Eve girmeden önce saat 11.45. 00.00'da çıkacağız. Sözünü aldım. İçeri girdik. Karşımda fotoğraf. O ve kız arkadaşı, diğer arkadaşları da var.

Ah tabi çocukla konuşurken bi erkek arkadaşım olduğunu söyledim. Onunda kız arkadaşı olduğunu öğrendim.

Neyse evden çıktık. Yokuş aşağı iniyoruz. Bir taraftan da onu dinliyorum.

- Benim hatun da uyuyordur şimdi.

- Tabi hatunun uyusun. Sen elalemin kızlarını arkadaşının evine getir. Cix cix cix. Kınadım seni.

- Eve getirdim de, bir şey mi yaptım?

- Yok, bi de yapsaydın! Zaten yapılabilecek kızlar kategorisine girmiyorum. Böyle bi niyetin varsa şimdiden vazgeç hacı.

- Ahahahahaha....

O sırada taksiye bindik. Herşey iyi güzel. Sonra ben eve geldim. Ve Bbm'den msjlaşmaya başladık.

Msjlaşırken şunu söyledi.

- Seni bi gün her yerden silebilirim.

- Hayırdır? Zemin hazırlıyorsun galiba?

- Yok ilişkim önemli. Gizli görüşmemiz gerekir.

- Ahahaha Allah allah. Ben söyledim. Sende söylemeyi dene.

- Ahahaha yok.

Sonra

- Pazartesiye kadar konuşmayalım. Pazartesi ben sana yazarım.

Oha! Hakikaten oha. Nasıl bir arkadaşlıkları var?

Nasıl insanlar bunlar?

Nasıl bi midesizlik?

Senin en yakın arkadaşınlaydım ben. Öyle veya böyle bişeyler paylaştım. Amacın ne senin? Derdin ne?

Baya "ortak kullanılabilecekler kategorisi"ne koyulmuşum.

Bende sessiz sedasız önce twitter'dan, facebook'tan sildim. Bekledim. Pazartesi olsun. Birşey söylesin. Bbm'den "siktir git" diyeyim. Ama dayanamadım. Twitter'dan tekrar ekledim. Sildiğimi anlasın diye. Pazartesi uyandığımda Bbm'den beni sildiğini gördüm. Ne yalan söyleyeyim. Çok mutlu oldum. Böyle bir huzur yok. Hiç birşey söylemedim. Boşuna strese girmedim. Tertemiz. Bitti.

Ama sözüm Kıvanç'a hayatımda sizlerden daha adi insanlar tanımadım. Tanıyamam da. Zor. Biraraya gelmeniz bile çok zor olmuştur eminim. Sorsanız şu ana kadar hayatımdaki kimseden pişmanlık duymamıştım. Arkadaşlarınla "Kıvanç" duyabilirsin. Ucuzlukta ve adilikte birbirinizle yarışırsınız. Tebrik ederim. Çok yakışıyorsunuz birbirinize.

Birinin elini tutmak önemli değildir, sevmek, öpüşmek önemli değildir belki sizin hayatınızda. Ama ayıp denen bir şey var. Utanma duygusu. Birinizin yanında olan bi kızla sonradan başka biriniz nasıl düşünürsünüz bişeyler? Hayatım boyunca bundan daha büyük bir terbiyesizlikle karşılamayacağıma eminim. Yok! Sen anlamazsın! Beyniniz bacak aranızda işliyor malum. Anlaman zor. Oraya kadar gitmez bu kelimeler. Anlamazsın!

Nasıl bir paylaşıma gittiniz? Neyin karşılığıydı bu?

"- Ben takıldım. Sıra sende." mi?

Aferin.

Ahhhh!

Neler oldu? Neler bitti?

Ne başlangıçlar? Ne sonlar gelip geçti?

Bu sürede neler olduğunu anlatmadığım için özür dilerim. Ama sanırım kendim için yapmam gerekenleri yapmalıymışım. Gereksiz insanları silip atmalı, yerlerine yenilerini koymalıymışım. Evet! Anladım. Şükür tabi.

Yaptım oldu. Sildim. Attım. Gönderdim. Çağırdım.

Hazır ol. Başlıyorum.

26 Ekim 2010 Salı

Baştan Savma...


Bu ben miyim? Bütün sevinçlerini tüketmiş, umudunu, kendini kaybetmiş?

Ne oldu da değişti bişeyler 1-2 ayda? Kim aldı götürdü umutlarımı? Ne bıraktı bana?

Rüzgar savurdu belki oradan oraya. Beni benliğimden kopardı belki?

Canı yandı. Yaktı ya bedelini öder belki.

Vazgeçip bana geri verir mi? Olanları silip atar mı? Yarınımı almadan hayatımı karartmadan.

Vurdumduymaz olduğum günlere geri dönmek istiyorum. Baştan yaratılmak değil de hayatımı baştan yaratmak istiyorum. Agzıyla kuş tutsa yaranamaz o bana söylemek istiyorum. Sabırsızım bil istiyorum.

Herkes duysun birbirine söylesin. Delirdiğimi söylesin mesela. Olmayacak şeyler yaptığımı. Değiştiğimi.

Bu sefer her şeyi daha iyi yapmaya çalışacağımı söyleyeyim mesela. Düşündüğüm gibi olacak diyeyim.

Bu yazıları boşvereyim. İstemediğim sözleri söylemeyeyim. Herkes üzerime üzerime gelmesin. Bi boş anımı bulup kırıp dökmesin.

Var mıyım? Yok muyum? Olur mu? Olmaz mı?

Uçurum kenarında beklemekten yoruldum artık. Düz bir yolda adım adım ilerlemek istiyorum. Baştan savma şu yazıyı normale çevirmek herşeyi rayına oturtmak istiyorum. Zor muyum? Yok muyum?

21 Ekim 2010 Perşembe

Hey Hey Hey!




Çok bişi yazasım yok. Fişi çektiğim günlerden biri malumunuz. Kendi iç hesaplaşmalarımla boğuşmaktayım.

Mola!




Ara verildi arkadaşlar paniğe gerek yok. Tamam çok sevdiniz beni de. İşte n'apalım bi haftacık ara verdik. Ptesi yeniden başlıyoruz sabahları. :)

Ayrıca bana kötü sesin var diyene de burdan "halt etmişsin" diyooorrrrr saygılarımı arz ediyorum. :)

20 Ekim 2010 Çarşamba

O Kız.




Uzun uzun yıllar önceydi,
ne ölüm vardı ne ayrılık
Ana baba kuzusuyken daha dün,
şimdi kolu kırık kanadı kırık
O yol ki yara-bere içinde komadan
bırakmıyor hiçbirimizi
Şansına ne çıkarsa
bi yanı uçurum bi yanı cennet bahçesi
Tanrım iyi insanlar çıkarsın karşımıza
Yoksa piyangodan ne çıkarsa bahtımıza

Hani ya hani ya o kız nerede
Hani ya hani ya kanı yerde
O şimdi kimseye güvenmiyor
Bıraktı oluruna direnmiyor

Evet şarkımız bu. Sizde dinleyin. Haydi bakalıımm...
http://www.dailymotion.com/video/xfag6s_ayyegul-aldinc-o-kyz-2010_music

Aughhhh!




Evet beyler sizlere iğrenç gelebilir. Giymeyen hatun kısmısı da tiksinebilir. Amma velakin ben seviyorum.

Ve bunu da bir yakınım Amerika'dan gönderecek. Havalara girmeyeyim de ne yapayım?

Seviyorlar işte. :) Gelsin de giyelim. Dimi ama? :)

Ah buna da bir arkadaşım şunu demişti.:

Aughhhh! :D

Hayali Sevgiliye...




Sana söylemek istediğim o kadar çok şey var ki. Hangisinden başlayayım bilmiyorum.

Bi gün yanımda olduğunda anla ki seninim. Aklımda sende, kalbim de. Elimi uzanıp tutabiliyorsan o anın değerini bil. Kimseye izin vermedim ben.

Öylece bırakmadım kendimi birine. Kapılıp gitmedim. Sevmeyi de bilmedim, sevilmeyi de. Bi gün gerçekten beni seversen işte o zaman geç karşıma söyle. Duymayı, dinlemeyi bile beceremedim ben.

Birine ait olmak ne bilemedim hiç. Birinin kadını olmak nedir? Bilmiyorum. Birisi beni gerçekten sevdi mi? Hatırlamıyorum.

Senin sevgine ihtiyacım var. Vazgeçmeden sevmen gerek. Kızsan da, sinirlensen de elimi bırakmaman gerek.

Şikayet etsem de hayatımdan uyandırıp kendime getirmen gerek. Seninle bir gelecek varsa eğer. Sevmek, sevilmek üzerine kurulmalı. Kurdurduğun hayaller gerçekleşmeli. Ama benimle. Ama seninle. Senin yerine başkası, benim yerime başkası olmasın o hayallerde...

Birileri duysun ya da duymasın. Bilsin ya da bilmesin. Benim kararımsa inanmak zorundasın.Bana inanmalısın.

Anlamak zor olsa da bu böyle. Aklımdan geçen bu.

Hayali sevgiliye...

İstiyorum.




Kabusların pençesinde uykularım. Rahat bırakılmak istiyorum. Aklımdaki o saçma sapan soruların, sorunların durmasını istiyorum.

Birileri beni anlasın, sevsin ,istiyorum. Düşündüm de çok şey bekliyorum.

Biri elimi tutsun. Anlatsın dursun. Şımarayım mesela. Durup dururken gelsin, sarılsın... Şefkat bekliyorum, ilgi bekliyorum.

Açım aççç... Doymak istiyorum.

Mmmm?



Hastalık mı oldu nedir? Fotoğraf çektirmeyi bu ara pek bir seviyorum. Fena da olmuyormuş gibi geliyor. Bilemiyorum tabi. :)

Eee nasıl olmuş? :)

18 Ekim 2010 Pazartesi

Değmez...




Değmez değil mi? Üzülmeme, ağlamama?

Niye hala canımı acıtıyor ki? Beni sevmediğini zaten biliyorduk. Ama bu acı?

Adam hala aynı şeyi söylüyorum. Benimle kurduğu hayalleri başkasıyla gerçekleştirmiş. Ne büyük hayal kırıklığı bu? Anlama ihtimalin var mı?

Beraber gideceğimiz yerlere götürmüş. Gitmeyeceğim oraya. Asla!

Hiç gitmeyeceğim. Görmek istemiyorum oraları.

Söz vermeseydin. Keşke söz vermeseydin.

Yok seni sevmiyorum. İstemiyorum da. Sadece çok çabuk tüm bu olanlar. Yani benim için.

Tebrik ederim ama kendimi. Bu kadar basit bi seçim yaptığım için.

PS : Caner sana da tanımadığım şanslar için özür dilerim.

15 Ekim 2010 Cuma

Hayal Bu Ya...



Şu an İlhan Şeşen'den "Aşk Layık Olanda Kalmalı" cümlesinin geçtiği şarkı çalıyor. Ahhh... Sözlere gel.

Meğer ne boş heveslere kapılmışım.
Sen neymişsin, ben kendimi ne sanmışım.
Gözlerim açık gider sana doğruyu söylemezsem
Ben seni artık hiç sevmiyorum
Sen beni aşka layık görmedin senin kadar
Ben artık aşkı senden çok seviyorum.

Sana göre aşk laftan ibaret, bana göre hayatın anlamı
Sen bu yolda böyle devam et, aşk layık olanda kalmalı


Ne anlatıyor anlayabiliyor musun? Sana ne katıyor? Ne eksiltiyor? Senin için ne önemi var?

Anlatamadığın, anlamadığın onca şeye karşılık söylediğin o gereksiz sözcüklere bir engel teşkil eder belki. Önüne liste koyulsa dahi aklın almaz. Dilin dönmez ya bir türlü. Sözlerinde başka anlamlar aransın istersin. Seni anlasınlar diye beklersin.

Anlamazlar.

Senin içindeki seslere karşılık yok ki canım. Haykırsan duyan yok. Seslensen dönüp bakan.

Uğraşmazlar.

Birinin hayatında yer edinmek istersin. Onunla bir şeyler yaşamak, paylaşmak, çoğu zaman sığınmak. Herkesten, herşeyden uzak durmak. Yeter mi?

Yetmez.

Bir gün beni ben olduğum için sevecek biri çıkar mı karşıma acaba? Benim diye. Korkuyorum diye. Seviyorum diye yanımda olacak?

Ne büyük hayal...

13 Ekim 2010 Çarşamba

Tam O Kadar!




Özledim. Neyi? Kimi? Bilmiyorum.

Birinin elimden tutması gerek, bana sarılması, yanımda olması. Bunu istemiyorum. Yalnız olmayı istemiyorum. Alelade birinin bana yaklaşmasını da istemiyorum. Artık birileri beni önemsesin istiyorum. Gerçekten sevileyim mesela.

Kendini düşündüğü gibi düşünsün beni. Dahasını değil. Azını değil. Tam o kadar. Olduğu kadar...

Canımı sıkmasa bişeyler, aklımı karıştırmasa, beni zorlamasa... Olduğu kadar işte. Tam o kadar olsa.

Bu başağrısı geçse, yanına gitsem unutsam herşeyi, herkesi, kendimi... Saçmalıyorum yine.

Ama birine sarılmaya ihtiyacım var. Birine sarılmaya ve kollarında uyumaya. Gizlememe gerek yok ki. Şefkatten fazlası değil istediğim. Birinin bana değer vermesini istemek sadece. Önemsendiğimi bilmek...

12 Ekim 2010 Salı

İstemiyorum.



Yok işte dağılıyor bi anda. Hani çok keyifliydim. Hani? Gitti. Uçtu işte.

Başımın zonklamasına, bileğimin acısı eşlik ediyor. Sonra bu düşünceler. Bu saçmalıklar.

Anlamadığım şeyler.

Hayatımda kötü leyler istemiyorum. Küslükler, dargınlıklar, kırgınlıklar istemiyorum.

İs - te - mi - yo - rum !!!

Anlamadım.




Sanırım birinin kalbini kırdım. Ama nasıl yaptım hiç bi fikrim yok. Gerçekten yok.

Yani kötü bişey söylemediğime eminim. Bişey oldu ama... Gerçekten anlamadım.

Düşünüyorum yok bulamıyorum.

Ya lütfen küsmeden önce neden olduğunu bana söyleyin. Zaten başım ağrıyor. :/

11 Ekim 2010 Pazartesi

Falım...

Falım fallanmış. Haberim yokmuş lakin.

- Neden?

Herşey karmakarışıktı. Aynı içim gibi. Sonra Murat'la konuşmak iyi geldi. O anlattı ben anlattım. Derken öğrendim ki. Asıl zorluk bana değil. Zorluğun kendisi benmişim. Bi bitirmemişim. Bi yettirememişim. Bi düşünmemişim kendimi. Bencildim ya unutmuşum tamamını.

Neyse falda çıkan artık ileriye bakmam gerektiği. Geçmişe bakıp durma deniyor.

- Geçmiş mi geçmiş? Gelecek mi hiç gelmemiş?

Bilemiyoruz tabi. Ama hazırız yenilere. Yeniliklere. Hazırım. Bekliyorum. Ciddiyim. Üzülmek istemediğimi biliyorum.

- Sen güzel bişeymişsin.

Tarzı sözlere de aldanmayacağıma göre. Bir sürü balon istiyorum. Hepsini tek tek uçurmak istiyorum.

Bana balon alacak birileri var mı?






Ps : Bir de oğlum olacakmış. Hayırlıssı. Ben kıza kendimi hazırlamıştım. Ah bir de babası kim olacak ki?

Bi De!




Evet kendi fotoğrafımı yüklüyorum. Çok eğlendim bu fotoğrafı çektirirken. Deja vu dedikleri bu olsa gerek. Şu anı daha önce de yaşadığıma bahse girebilirim. Nesine?

Hani içimden geçenler vardı ya. Artık geçmekle kalmıyor. Bildiğin bir bir dökülüyor. Benim yerime dillenip söyleniyor. Canımın acısı yok. Korkularım yok. Utandığım şeyler yok. Bi duvar vardı yıkıldı sanki. Biri açtı içimi, bahara sevketti sanki.

- Aldırma, aldanma her duyduğuna...

- Bi de gel benden dinle...

Kime neyi anlatmalı? Bilmiyorum ama. İçimdeki bu neşenin bi anlamı olmalı.

Belki de evren artık doğru mesajları alır. Doğru şekilde bana geri verir. Ben de mutlu mesut... Ay neyse saçmaladım.

Cidden bana ne olmuş olabilir? Bu çiçeklerin bi sebebi olmalı. Bugün bana bir ödül mü gelecek ki? Cici kızlara bi ödül verilir mi? :)

Tamam Evren! Bekliyorum. Güzel haberlerini! Güzel güzel dileklerini! :))

Wuhhuuu!




Bi kırmızı rujla bi kırmızı oje bu etkiyi yapmamalı ama insanlara ya.

- Aaaaa bugün özel bi gün mü?

Yok değil ama gel de inandır. Kendime gelmemin şerefine hepsi.

Yeni bir "ben" bulmam üzerine kadeh kaldırıyoruz. :)

- Sana Anlatmam Lazım!


http://fizy.com/#s/1plu4s

Görsem n'apardım acaba? Hiç bir şey tabiki. Dimi ?

Özlemedim ki. Umurumda diil ki. Aldırmam ki. Hıh.

Sibel Tüzün - Saten


http://fizy.com/#s/1pl0fx Sibel Tüzün - Saten

Neden bilmem şarkıyı seviyorum. :)

Bu gece o gece de olabilir
Sen de benim için o olabilirsin
Gözlerin gözlerimle buluştuğunda
Sana olan hislerimi anlayabilirsin
Sürer mi gecer mi nerden bileyim
Vurur mu gider mi nasıl göreyim
Aldatır mı ağlatır mı nerden bileyim
Benim mi değil mi nasıl çözeyim
Saten yataklarda seviştik
Yorgun uykulardan uyandık
Alev, alev yandık eridik söndük
Öldük bittik

Dinleyelim. Dinletelim. Dimi ama? :)

8 Ekim 2010 Cuma

Sevmiyorum.



Şimşek çaktığında korkmuyorum da. Kaçmak istiyorum.

Olduğum yerden uzaklaşmak ya da birinin kanatları altında olmak. Okuduğum kitabın etkisi de olabilir bu tabi. İçten içe gitme isteğimi başka neyle bağdaştırmalıyım bilmiyorum.

Gök gürültüsünde de kulaklarımı kapatmak istiyorum.



Bi yere sığınmak. Normalde olan gücümü tüketiyor, enerjimin bütününü çekiyor sanki. Salak bişey mi? Evet.

Ama yapabileceğim bişey yok. Sevmiyorum. Sevmeyeceğime de eminim. :S

Tarot




Bugün geçen yıl yaptığım deliliği yapacağım. Bayağı bildiğiniz randevu aldım, gidiyorum. İşim fallara kaldı. Bakıp görmek lazım. Murat ne diyecek merak ediyorum evet.




- Görüyoruuummmm...

Şeklinde olmayacağına eminim. Bu canımı biraz biraz sıkıyor. Kafam karıştı. Bunu istemiyor muyum?

Neyse... Rahvan gitsin...

6 Ekim 2010 Çarşamba

:)



:)



:)

Fotoğrafları sevdim. Başka bi anlamı yok. Çıkarım yapılmasın. :)

Gitmek mi? Kalmak mı?



Gitmenin hep kolay olduğunu dinleyerek büyüdük biz. Ya düşündüğümüzden zorsa? Gitmelere karşı durmak gerekiyorsa?

Birini geride bırakmak ne zor durumdur yahu? Ya onun seni bekleyeceğini bilmek. Eziyet bu. İşkence belki. Ama bencilsen aldırmazsın. Bencilsen düşünmezsin. Onun acısını farketmezsin.

O bekler seni. Senin hiç beklemeyeceğin gibi.

Acısını gömer, takar maskesini, yüzü belki güler. Sahtedir her şey. Kandırmaca.

Ama sen gittin. O kaldı geride. Ne yapsa ki? Ne dese arkandan? Ne düşünse? Seni sevse mi? Seni unutsa mı? Karar veremezdi ki. Kararsızdı belleği...

Seni çağırsa gelmeyeceğini biliyorsa? Giderken durdurmuyorsa?

Gitmeler zor da, kalmalar çok mu kolay ya? Giderken bunu arkada bıraktıklarıma sorarım sanırım. Küçücük valiz büyük umutlar değil de. Benim ihtiyacım olan kocaman valizler ve küçük umutlar.

Küçücük... Umut olsun da... İnandırsın da... Yüzümü güldürsün de... Yok daha fazlasında gözüm. Ben böyle de mutluyum. :)

Höh ya!



İnsan aldatınca kendini mi kandırır? Karşısındakini mi? Yoksa hepsi birden mi aldanmış olur?

Bitmesi iyi midir? Bitirmek güzel midir? Bırakıp gitmek normal midir?

- Ben bitti demeden bitemez.

hastalığımız son bulduğunda, gözlerimiz açıldığında belki farkederiz ya. Farketmediğimizde ne olur?

Aldatınca boy mu uzar? Aldanınca aptal mı olunur? Ya diğerine ne demek gerek?

Onun durumu da "bile bile lades"ten hallice herhalde.

- Aldatan aldanır.

Aldatan aldanmaz. Aldatan aldatır. Aldanan da inandığı şeylerle kalır. Kızlar akıllı olun lütfen. Göz göre göre gerçekleri unutmaya çalışmayın.

Ah bi de aldatıp tıpış tıpış gelip söyleyenler var. Şu an onları ayrıca tebrik ediyorum. Ne yüssüzlük be kardeşim. Höh ya!