30 Kasım 2011 Çarşamba

Stop!


Bi insanı gördüğünde anlarsın değil mi hayatını değiştireceğini?

29 Kasım 2011 Salı

Yeniden Başlamak İstiyorum.


Hayatıma yeniden başlamak istiyorum. 0'dan başlayan arkadaşlıklar, 0'dan başlayan ilişkiler istiyorum.

Sorgular, sualler, cevaplar, kavgalar, gürültüler olmadan...

Farkettim ki herkesin benden uzaklaşmasını istiyorum. O kadar çok şey biriktirmişim ki içimde, o kadar kızmışım ki yüzlerine bakmak istemiyorum. En yakınımdakilerin bile.

Sinirliyim. Bağırıp çağırsam, ağlasam kaçsam, gitsem ya... Arkamda bıraksam hepsini. İçimde bir boşluk vardı bi ara. Bi yokluk hissiyle boğuşu duruyordum. Yokluk hiçliğe dönüştü. İçinden çıkamadığım girdaplarla doldu her yanım.

Sorular sorular sorular... Yoruldum. Sıkıldım herkesten.

0'dan ilişkiler yaşamak, 0'dan arkadaşlıklar kurmak istiyorum. Güvenmek istiyorum yeniden. Güvenip güvenimin boşuna çıkmadığını görmek istiyorum.

Benim onları düşündüğüm kadar beni düşünmelerini istiyorum. Hayatımda oldukları için şükrettiğim insanları "geri" istiyorum.

Belki de ben hatalarımı, sevaplarımı geride bırakıp "2. bir hayat" istiyorum.

21 Kasım 2011 Pazartesi

Bit Pazarı...


Eskilerle ilgili her olayda aklıma Yalın’ın şarki sözü geliyor "eskiye rağbetse burası bitpazarı, dönüşü arızalı." Malumunuz eski dediğimiz şeyin son kullanma tarihi geçse bile bir yerden burnunu çıkarır, el çırpar, "ssssht, pssssht" der. Yapar yani.

Sen de ne yapacağını şaşırırsın, utanırsın, sıkılırsın, terlersin, titrersin. Bir kere bu "eski" sıfatını alanlar zaten bir şeyleri önemsemedikleri, değerlerini fark etmedikleri için bu şekilde anılırlar. Ama yooook. "Her insan 2.bir şansı hak eder" mottosunu bize kabul ettirenler var ya hani, asıl onlar suçlu! Biri bir hata yapsa, “yok bir daha yapmaz”. Yapar tabi ki, yapıyor! Hatta seni eşek tepmişten beter ediyor. Eee sonuç? Iih! Değişen bir şey yok.

Bazen çok katı kurallar koysanız da kendinize, hayatınızın aşkı addettiğiniz kişiyle bittikten sonra acıdan dibe vuruyorsunuz. Boy veriyorsunuz tabiri caizse, n`oluyor peki? Olan size oluyor. Hastalanıyorsunuz, ilaçlar, sivilceler, kâbuslar, uykusuz geceler... Ve tam siz normal hayatınıza yeniden adapte olduğunuz sırada sizin o gömdüğünüz "pembe mezarlık"tan kalkıp gelen "eski" adli canlı zebani, hortlak işlevi görüyor. Yine başa dönüyorsunuz.

Bizim kontrollünü sağlayamadığımız “kader” adı verilen serüvende rolümüz bu. Peki rolleri değiştiremez miyiz? Text’leri versek birbirimize. “Bu bana uygun değil”, “bu tam seni anlatıyor” olmaz mı? “Benim hedeflediğim başroldü beyler/bayanlar, yardımcı roller ve küçük harfler bana göre değil.“ İşte bu resti çekip arkamı dönmek istiyorum. Dönüp, dolaşıp, türlü insanlardan, çeşit çeşit yataklardan bana gelmeni istemiyorum ki. Ben senin hayatındaki o “kör nokta” olmak istiyorum. Sonuçları ne olursa olsun. “Bitti” dediysek de bitsin, gerçekten.

Bitince bitmeli, devam edecekse sonuna kadar gitmeli. Yarım yamalak olmamalı işte. Anlatamıyoruz. Anlamıyorlar. Ne kâbuslar, ne ateşler atlattık biz. Yanımızdalar mıydı? Gitmişlerdi. Şimdi nedir dertleri? “Hey dostum, derdin ne senin?” Amerikan dizilerinden çekip çıkarmak istedim bu soruyu. Sonra da “dank!” diye sorup cevabını beklemek istiyorum.

Hayatımız öyle allak bullak ki her şeye kusur bulabiliyoruz. Mesela “bas gaza” değil de “dön başa” olmalı o şarki. Tekrar tekrar yaşıyoruz bir şeyleri, deja vu, “an”ı değil sürekli “aynı” şeyi yaşıyoruz. Değiştirme şansımız da yok üstelik. Verilen akıllar boşa, kurulan cümleler boşa, boşa yaşıyoruz boşa…

“Koyma akil 7 adim gider” diyen büyüklerime selamlarımı gönderir, verdiğim akılla 7 ay bile idare edemeyen arkadaşlarıma teessüflerimi bildiririm.

17 Kasım 2011 Perşembe

Geçmiş Hiç Geçmemiş....


İlişkilerde geçmişler önemli midir sahi? Senin geçmişindeki yaramazlıkların, hataların, zaferlerin, kazançların gerçekten önemli mi?

İlişkinin temeli güven diye attığımız nutukları revize edip "ilişkinin temeli geçmiş" diye düzeltmemiz hata değil o vakit. Kiminle ne yaptığın? Ne kadar fedakar olduğun? Nasıl hissettiğin? Neden vazgeçtiğin? Hepsi, tamamı önemliyse eğer güven değil bahsedilen, geçmiştir o geçmiş.

Acaba ilişkiye on hazırlık niyetine cv'ler mi oluştursak? Listeleri orada mı tutsak? Tek gecelik, tek günlük olanları da listeye mi alsak? Yok, abartmayalım. Şehrin yarısından fazlasında facia ve intihara sebebiyet vermek istemeyiz.

Bir düşün, yeni biriyle tanıştın. Her şey süper gidiyor. Flört tamam, çekim tamam, keyif tamam, huzur tamam. Dört dörtlük görünmüyor mu şu ana kadar? Taaaa ki senin geçmişini merak edene kadar. Bir yerde başlıyor sorular. "Benden önceki sevgilinle niye bitti?", "o da esmer miydi?", "böyle giyinir miydi?" sonra işler biraz kızışmaya başlar tabi, rekabet buyuyor, malumunuz. "Sana böyle mi dokunurdu?, "seni böyle mi öperdi?", "seninle maç (başka bir eylem düşünüverin) izler miydi?" Evet, bu dakikadan sonra size olan güveni tamamen dağılır. Neden mi? Çünkü siz doğruyu söyleseniz de o bir bahane bulur. "Ama böyle böyle oldu" e olsun deyip geçemezsiniz. Çünkü o orada takılı kaldı.

Başka bir örnek verelim. İlişki devam ederken gittiğiniz bir mekânda eskilerinizden biriyle karsılaştınız. Eyvah! Zırhınızı kuşanın, en şirin gülümseme yüze yerleşsin, yanınızdakine bir tutunun (tabi acınız "her dem taze" modunda ise) selamlaşıp yerinize geçin. Masada sorular gelmez -tabi yanınızdaki tez canlı değilse- eve kadar sabrediverin. Kapı açılır, eve girilir ve sağlı sollu cümleler gelmeye baslar. "Ne kadar sürdü?", "niye bitti?", "çok sevdin mi?", "benden daha fazla mı sevdin?" Burada yapmanız gereken tek şey onun kapıyı arkasından kapatıp kapatmadığına emin olmak. Hırsızlardan korkuyoruz biz. Gerisi bos. 

Çünkü siz onun "güvenini" sarstınız. Evet, benim de bir fikrim yok bu güvenin hangi uzuvda peydahlandığına dair. Sarsma olayını nasıl yaptığınızsa tam bir muamma. Ama olacağı varmış iste. Ana fikrimiz su ki "geçmiş hiç geçmemiş" ey ahali.

11 Kasım 2011 Cuma

Dost mu? Ahhahaha!

Dost musun? Düşman mısın?

Gerçekten dostsan ne yapmaya çalışıyorsun? Beni seviyorsan yaptığının amacı ne? Değilsin belki de. Değildin ya da. Ben bilemedim. Ben çözemedim demek ki.

N'apıyormuşuz? İnanmıyormuşuz! Güvenmiyormuşuz! Bi başımıza kalsak dönüp, geriye bakmıyormuşuz. Bitmişiz, yokmuşuz.

Sevmeyelim, sevilmeyelim. Ölüp ölüp dirilelim. Tebrik edelim. Keyfine birer içki içelim. Oh ya!

Ne diyeyim ki ben? Ne söyleyeyim ki? Kâr eder mi? Kafi gelir mi? Iıh. Olmaz bişeycikler.

Bi senede 2 kişi. Bu bana bile fazla be.

I Like!

Hafızasında bu şarkıyla yer ettiğim biri var. Benim şarkım olarak hatırladığı...

http://www.dailymotion.com/video/xcdf14_keri-hilson-i-like_music

sun down, Friday night,
uptown city lights,
here i go start it out,
i like,
dressed up out the door
so damn ready for one night maybe more,
i like, i like,
with strobe light hot corse dirty minds
when you cross my way,
i like, i like,
just you and i touch at first sight,

and the world around us wont stop turning to night,
i like, i like,
i’m losing control right now and i feel its right,
i like, i like,
were caught in this moment i wont let you go,
and the world around us wont stop turning to night,
i like, i like, i like,i like,

hey there pure star lets go way to far come a little closer
i like,
heart flips up and down,
dancing on sleezy ground,
betcha want to get it on,
i like, i like,
you’ve got me down right electrified,
don’t stop the rides,
i like i like,
just you and i,
here and now what a night

i, i, i, and the world around us wont stop turning to night,
i like, i like,
i’m losing control right now and i feel its right,
i like, i like,
were caught in this moment i wont let you go,
www.musicloversgroup.com
and the world around us wont stop turning to night,
i like, i like, i like,i like,

dance all night don’t stop the music,
i like i cant refuse it,
dance all night don’t stop the music,
i like i cant refuse it

and the world around us wont stop turning to night,
i like, i like,
i’m losing control right now and i feel its right,
i like, i like,
were caught in this moment
i wont let you go
and the world around us wont stop turning to night,
i like, i like, i like, i like, i like

4 Kasım 2011 Cuma

?????


Hayatımdan ne istiyorum ki ben? Ne bekliyorum? Bu kadar alıp veremediğim ne kendimle?

İnsan işkenceyi nasıl buldu? Bilmiyorum ama önce kendinden başlamış olmalı. Ben kendime nasıl eziyet edebileceğimi, nasıl mutsuz olabileceğimi gayet iyi biliyorum.

Beni neyin mutlu edeceğini, neyin edemeyeceğini de...

Güvenmek istiyorum. Birini gerçekten sevebilmek istiyorum. Sevilmek istiyorum en önemlisi. Benim için biri bişeyler yapsın istiyorum. Gözlerimi kapatıp da başımı omzuna koyabileceğim birini hayal ediyorum. Kollarına aldığında dünyayı unutturacak birini.

Tamam hepsi hayal de binde birinin gerçekleşmesine razıyım mesela.