28 Şubat 2011 Pazartesi

Söz Ver...



Güneşin ufak değdiği yer,
Oraya git ama yine gel.
Döneceksin diye söz ver.

Birinden söz vermesini istemek değiştirmiyor bir şeyleri... "Canım istedi" diye değil de "canın istedi" diye söz ver.

Birine elini uzattığında geri çevirmeyeceğini bilmek ne güzeldir... Birine sarıldığında kollarında güvende olduğunu bilmek... Birinin sıcaklığı, şefkati, ilgisi, alakası...

Hayal kırıklıklarını bir kenara bırakıp "kırılmayan hayaller" kursak ya birlikte... Kusurları bırakıp "kusursuz" bi dünya yaratsak... Sevgili olsak. En sevgili olsak. Eninde sonunda birlikte olsak. Bir olsak.

Beni bırakmasan, yanından hiç ayırmasan... İçinden söylesen sevdiğini, aklından geçirsen? Ben anlarım. Ben inanırım. Ne olur söyleme? Sözcüklere dökülmesin. O büyü bozulursa katlanamam. Sen bil sevdiğini. Her bakışından içinden geçir. Ben anlarım benim olduğunu. Ben anlarım severek dokunduğunu. Ben yanından ayrılamam o zaman.

Hala aklımda şüphe... Hala bi yanlış bulma gayretindeyim. Bitmez mi? Biter mi? Sever mi? Sevmez mi? Benim mi? Değil mi? Bunca zaman, bunca sene olanlardan sonra inanamıyorum belki de.

Söz ver! Bırakmayacağına ve benim olduğuna dair söz ver.

25 Şubat 2011 Cuma

Çilek....



Bi sakinlik hali var. Bi sadelik. Fotoğraflar da öyle. Hayatımda öyle galiba. En azından şimdilik.

Yastığımda kalmış yüzün, biraz ayrılık, biraz hüzün...
Say ne kadar zaman oldu? Dokun ellerin mi kör oldu?

Kime gitsin? Kimden gelsin? Hiç bilmiyorum.

Ama öyle uzak ki... Şimdi uzakta ki...

Çok uzakta. Ama bir şey istemem için tetikte...

Az önce "çilek krizi"m tuttuğunu söyledim. Bu hafta yaptığım toplantı sonrası olanlar oldu. Sayıklarken söyledim. Tam sipariş verdiği sırada iptal ettirdiğimi söylersem ne dersiniz?

Geleceğe yatırım yapıyorum bebişim. :)

Üzgünüm...





Bırakın beni. İstediğimi yapayım. İstediğim gibi eseyim, yanayım, savurayım. Beni benle bırak...

Hayatımın içine eden, tüm mutluklarımı sömüren insanları sevmiyorum artık. Gözüm açıldı mı? Gözlerimdeki bağ çözüldü mü?

İstemediğim şeyleri önüme getirme artık. Sıkıldım. Huzursuzlukla beslendiğini farkettiğimden beri boğulmaktayım.

Bir dur. Bir otur. Bi yorul. Bi bık. Bi bitir. Bi uzak dur.

İçin için kaynayan bi yanardağ gibi için. Tüm kötülüklerini yüzüne vurmamak için sabrımın son sınırını zorlamaktayım. Ama bunu ne kadar daha yaparım bilmiyorum.

Aklın mı karışık? Ruhun mu? Bi huzur bulup ne istediğini öğrenir misin? Beni işte o vakit bulup, karşıma geçer misin?

Senin içindeki gel gitlerle uğraşamam ben. Gel git aklınla da.

Üzgünüm. Çok sabırlı değilim.

Üzgünüm. Tez canlının tekiyim.

Üzgünüm. Hayatta herşey istediğim gibi.

Üzgünüm. Yüzümdeki gülücükleri engelleyemem.

Üzgünüm. Ben sana göre değilim.

Üzgünüm. Biterse bittiğiyle kalır.

Üzgünüm. Artık yalan dolan yok.

Üzgünüm. Senin iç sesine karşılık benim dış sesim çığlık çığlığa...

Üzgünüm. Sana fazla sorumluluk yükledim. Ne de olsa sen benim tanıdığım... Neyse bence yeter...

24 Şubat 2011 Perşembe

Bahar Gelsin.




Bahara hasret kaldık. Bi de benim güneş görmem gerek. Güneş enerjisiyle çalışıyorum ben. Bu lanet, kasvetli hava bütün hayat enerjimi çekiyor. Çiçekler görmek istiyorum artık. Güneş, mis gibi hava.

Rahat rahat elbise giymek istiyorum mesela.

Bugün yazdıklarım için en güzel sözleri duydum. Ve söylediği bi söz mesela acayip etkilenmemi, daha çok saygı duymamı sağladı...

- Sagol Merve tweetlerinle çok renk katıyorsun günüme. Üzüntülerinin azaldigini da görmek ayrıca güzel :)

Üzüntülerimin azalması... Evet, iyileştiğim bu kadar belli demek ki... İkinci güzel cümle :

- Evet; hayatı anlama tarzın ve yaklaşımın, spor sevgin, komik olman, kelime kullanma becerini takip ediyorum :)

Bu sözlerin benim için ne kadar önemli olduğunu bilemezsiniz. Gerçekten. Çok teşekkür ederim.

Çok güzel değil mi? Sizden büyük birinin yazdığınız şeyleri ciddiyetle takip etmesi, bunları bu sözlerle dile getirmesi. Söz veriyorum. Kitabım çıktığında göndereceğim. :)

Neymiş? Bahar gelecekmiş. Ben böyle olduğum, onu beklediğim için yüzüm hep gülecekmiş... :)

21 Şubat 2011 Pazartesi

Söylenmeden...


Şefkate bi bizim mi ihtiyacımız var? Bi biz kızlar mı ilgi istiyoruz? Bi biz mi yalnız kalmaktan hoşlanmıyoruz?

Ya sen? Ya siz?

İnsanoğlu yalnız yaşayabilir mi be? Dayanamaz ki... İçi almaz ki... Katlanamaz ki... Yalnızken bile biri aklındadır. Yanında yoksa içinde yaşatır.

Bi karamsarlık hali ki kasıp kavuruyor içimi. Bi çıkmaz sokak, bi saçma ruh hali... Ruhum ellerinde...

Birini ya istersin, ya istemezsin. Ya varsındır, ya yok olursun. Kararsızlıkların hepsinden nefret ediyorum. Bitişler, başlangıçlar olmasın artık. Bitiriyorsam eğer geri dönmesin. Geri döndüyse gitmek istemesin. Kıyamasın. Yıkmasın.

Zorla güzellik de olmaz, aşk da, sevgi de... İyi de kolayını bulamıyoruz biz. Zorlamayalım mı yani? Kolay olmuşsa bişeyler "kesin altında bişeyler vardır, böyle olmaz bu." diyoruz. Korkuyoruz.

Kolaylıklardan korkuyoruz. Zoru seviyoruz. Kahretsin!

Bıraksam kendimi herşey öyle basit olacak ki ama tahammülüm yok. Zor olmalı. Kolay elde edemem ben.

Biliyor musun en büyük hatam neydi? Hayatımda ilk defa birinden sevgisini istemekti sanırım. İlk kez kollarının arasına aldığı anda durup "beni sever misin?" diye sormaktı hatam. "beni üzme" demekti. En çok o üzdü halbuki.

Sevdiğimi sandığım adam.

Kollarında mutlu olduğumu düşündüğüm adam.

Beni asla sevmeyecek olan adam.

Adam demeli miyim? Oyh! Bi an emin olamadım.

İstemiyorum ki. Artık kimseden tek bir söz, sevgi sözcüğü duymaya sabrım yok. İstemem ki. Ne istediğim belli benim. Söylenmeden, sözcükler olmadan bir sevgili istiyorum ben. Hissetmek istiyorum. Şu üstteki fotoğrafa bakınca bişey söylemeye gerek var mı? Bence yok.

Ben de aynısından istiyorum.!

18 Şubat 2011 Cuma

Her Güne Bir Fotoğraf.



Pek bir sever oldum fotoğraf çektirmeyi. Fotoğraf arsızı oldum sanırım. :)

Burak'ın bana attığı yazıyı okumalısınız. Çok eğlendim.


Girls used to say in
1970 : Love me, but don't touch me
1980 : Touch me, but dnt kiss me
1990 : Kiss me, but don't do anything more
2000': Do evrything, but don't tel anyone
...
and now they are tellin in
2011 : Do evrything, otherwise I wil tell everyone that you can't do anything...!!!

16 Şubat 2011 Çarşamba

Sonsuz Aşk.



Bilmediklerim ilgimi çekmiyor aslında. Düşünüp durduğum bu öykülerin, hikayelerin nasıl ortaya çıktığı? Aşk ne? Aşk kim? Aşk nasıl? Aşk...

Söylentiler doğru mu mesela? Kısaltmaların eseri mi?

Bu içimdeki kelebeklerin sırrı ne? Kendimi şartlamış olabilir miyim? Her gördüğümde nefesimin hızlanması, kalp atışlarımın dört nala koşmaya başlaması, yanıp duran ben... Bir şeyler yanlış belki de. Bir şeyler çok düşünülmüş.

Kandırmayalım birbirimizi. Sevgi nedir bilmiyoruz hiç birimiz. Anlamıyoruz. Sevdiğimiz zaman sevilmeyi bekliyoruz da, sevildiğimizde hiç umursamıyoruz. Değişiyoruz. Gizli saklı şeylerin gizemine kaptırıyoruz kendimizi.

Biri var hayalimde, bir öykü, bir hikaye...

O var mesela. Gelmiş, yanımdaymış, yorgunmuş, mutluymuş, dokunmuş, yanmış, yakmış, sevmiş, sevilmiş, sevişmiş.

Bi ben varım mesela. Bekleyen, düşünen, dokunan, yanan, yakan, seven, sevilen, sevişen...

Sebepler yok. Sonuçlar yok. 2 kişi var. 2 insan. 2 mutlu insan. 2 sevgili var. Dağılıp duran aklıma mukayet olan, beni yoldan çıkaran, belki hizaya getiren bi adam var.

Şu romanlardaki aşklara sahip olmak için bi yarımı verebilirdim sanırım. O adamların yaptıkları fedakarlıklara değebilecek kadın olmak için. Herşeye göğüs gerebilecek cesarete sahip birinin kollarında olmayı o kadınlar kadar çok isterdim ben de.

Sevgisi, tutkusu sonsuzluklardan kopup gelmiş bi adamın kadını olmak vardı. Hayatında bunu yaşamamış birine sen ne dersen de. Sen ne yaparsan yap. Şefkati de sarsın seni. O'nun kadını olduğum için mutlu olayım mesela. Yüzümden anlaşılsın mutluluğum. Olmaz mı? Olamaz mı?

Sonsuz aşk var mıdır? Varsa bize rastlar mıdır? Rastlasa değeri anlaşılır mı? Sanırım kararımı verdim. Bu yazılar hikaye. Biliyorum ben olanları da...

Sonsuz aşk yoktu ya...

15 Şubat 2011 Salı

Kitap...


Bunu yapmak istiyorum. Bu kitabın çıkmasını istiyorum. Belki en mahrem şeyler olur içinde belki hiç bir şey olmaz. Ama benim olur. Bana ait.

Ben istiyorum bunu. Seni de anlatsın, beni de.

Güldürsün de, yakıp kavursun da.

Anlarsın belki. Olanları, bitenleri, benim içimdekileri.

Ben anlattığımda anlamayan yok. Senin de anlaman gerek. Senin de duyman gerek beni.

Çok az kaldı. Yayınevlerine göndermeye haftaya başlıyoruz.

Haydi hayırlısı.

14 Şubat 2011 Pazartesi

Bana Biraz Renk Ver...


Birine inanmaya ihtiyacım var. Gerçekten inanmaya. Şefkatine de, ilgisine de, sevgisine de, tutkusuna da...

Etrafım hep yalan dolan. Hep sahte. Her dokunuş, her öpüş sahte. Durulsun sular artık. Renkler çoğalsın. Artsın. Sarsın.

Herşeyi unuttursun be. Her yüzü, her sözü... Bi o var olsun. Bi var olsun.

Sabaha kadar oynasın saçlarımla. Fısıldasın dursun. Anlatsın. Sorsun. Korkmasın dokunsun. Gecenin karanlığında aydınlık olsun. Gözleri ışık tutsun. Yakamı bırakmayan kabusları silip atsın.

-Burdayım. Yanındayım.

Desin. Dersin.

Korkuyorum be. Yanında uyumaya korkuyorum. Alışırım diye. Hep isterim sarılmanı diye. Şımarırım kollarında biraz daha kalsam diye. Korkuyorum. İhtiyacım olan sensin çünkü biliyorum.

Bütün yaralar iyileşir. Bütün yaralar kapanır. Gündüzleri bile hayalin yanımdayken geceleri kollarında yatsam biter mi sanıyorsun herşey?

Bitirir mi tüm acıları?

Canım yandığında bir el dokunsa oraya...

- Geçer şimdi.

Dese. Derse...

Hastayken, aklım karmakarışıkken, sen uzaktayken... Gözlerim kapanır da sen gelirsin belki...

Hani şu yastık olayı vardı ya. Hani yastıklar arasında bile küçücük kaldığım için gülüp durmuştun. Unuttun mu? Senin kollarında nasılım hiç düşündün mü sen?

Değiştirsen ya şu hayatımı. Sil baştan... Yeniden başlasak... Yeniden umut etsek. Birlikte olsak. Beraber düşünsek.

Anlamadıklarımı sorsam sana. Gülsem konuşsam. Gamzelerimden öpsen sen yine... Sevebildiğim kadar sevmeyi öğrensem senle... Bitmesem. Bitirmesem.

13 Şubat 2011 Pazar

Toplama...




Çocuk gibi baksın bana. İçi gitsin her bakışında. Hani böyle sarar sarmalar ya aynen öyle.

Beni benden iyi tanısın. Ne sever, ne bozar, ne alır, ne verir. Benden iyi bilsin bunları.

Sonunu kendi seçsin.Ya benle olsun, ya bensiz ölsün. Kendi bilir, keyfi bilir.

Dokunduğum her anının değerini bilsin. Bana yetsin.

- Bana yeter...

Tabi ki yeter. Birinin sevgisi insana yetmez mi? Artar bile. Sıkılmadan, sıkmadan, yormadan, yorulmadan...

Ne hayat ama... Çevrendeki tüm erkeklerin isteklerini yerine getirdiği bi dünya güzel değil mi? Üzgünüm ama başına gelmeden anlayamazsın.

Biri son derece ilgili, sevgili, en sevgili... ( senle ilgilensin, işini gücünü kenara atsın, sürekli şımartsın.)

Diğeri ne istersen yapmaya hazır, çocuk gibi bakmaya bile... (çorbanı pişirsin, ütülerini yapsın, yatakta da hizmeti iyi olsun.)

Bir diğeri konuşkan, sevimli... ( Konuşsun, dursun. Anlatsın. Güldürsün. Gülsün. Seni yavaş yavaş kendine bağlasın. İlmek ilmek dokusun.)

Sevgisi beni değiştirmesin kimsenin. Beni olduğum gibi bıraksın. İlelebet öyle. Değişmeyeyim, değişmesin.

Diyorum zaten tek bi kişiyle ömür geçmez. En iyisi mi ben seçmece alayım bunları. Her birinin konumu, görevi farklı olur. Hoş da olur.

Toplayıp anca bi adam elde ederim zaten. Şu an etrafımdaki onca erkekten her bir özelliği alsak anca istediğim kişiyi elde ederiz ya. Kızgınım bu duruma. :P

11 Şubat 2011 Cuma

Hayal...




Usul usul hissedersin nefesini... Dokunur, gider. Bişey mı var diye geri dönüp bakarsın? Yoktur hiç bir şey. Anıların dışında tek bir şey.

Kapatırsın gözlerini. Karşındadır işte. Orada. Elini uzatsan tutabilirsin sanki. Gelir eskisi gibi. Sarılır. Kollarında olursun yine. Bırakmamak üzere sarılırsın. Varlığının nasıl olduğunu hatırlarsın. Koklarsın, içine çekersin. "Yine O'nun gibi kokacağım." dersin. Dedin bile.

Yüzünde bir tebessüm. Gamzelerinin güzelliği ortada. Ama gözlerini açsan gidecek. Yok olacak hepsi. Biraz daha. Dayan. Azıcık daha sabret.

Kapıda bir ses. Anahtar çevrilir. Tıkırt. Ve o yanında. Koşarak atlarsın kollarına.

- Nerede kaldın?

Sorusunu sorup cevabını beklemeden öpmeye başlarsın. Nefes nefese bir çift söz dökülür "seni özledim.". Ve yeniden her yerde O. Her şey O.

Gözlerini açtığında tam karşında, yanında, teninde, içinde.

Korkmak yok. Korkular yok. O var. Tutar elinden. Sarılır, sarmalar, korur, kollar. Sevgini de kendini de gizlemene gerek yoktur belki.

10 Şubat 2011 Perşembe

Selam Söyle.


Günün şarkısı bu : http://www.dailymotion.com/video/xgvv5k_nilufer-tnk-selam-soyle-2011_music

Sözler de bir eğlenceli ki sorma. Hani ben yazsam bu kadar olur. :)

Git ona git benden selam söyle
Selam söyle
Aramasın artık hiç beni öyle
Beni öyle
Git ona git benden selam söyle
Selam söyle
Son pişmanlık fayda etmez git ona söyle
Git ona git benden selam söyle
Selam söyle
Aramasın artık hiç beni öyle
Beni öyle
şimdi çok mutluyum yanımdaki sevgilimle
Son pişmanlık fayda etmez git ona söyle
Onun burnu kaf dağında
Söz söylenmez yanında
Kendini beğenmişin biri o..


Çok iyi değil mi şimdi?

Tam O'nu anlatıyor.

Git git. Valla söyle yani. İyiyim. Mutluyum. Huzurluyum. Yani bi derdi varsa içine atsın. Dışına çıkaramasın. O derece. :D

Havasına s.çayım yani. Öyle de havalı. Öyle de asalet kumkuması bi hali var ki. Offf. Evlere şenlik. :D Üzgünüm. Bana göre değil. Öptüm. Byeeee. :P

8 Şubat 2011 Salı

Çekim!



Bu hafta Berri'yle çekimler olacak. Hazırladım kendimi. Fakat sonunda jartiyerli fotoğraflara döneceğiz diye fena tırsmaktayım yani. Yok artık. :D


Hiç Mi?



Bilemezsin tüm hissettiklerimi. Bilerek gizledim. Kapattım üstünü.

Duyma, görme diye üst üste yığdım. Gömdüm. Kalmadı bişey.

Aklımda bir sürü soru :

- Sen beni sevdin mi?

Sevsen böyle üzer miydin? Yapar mıydın bunu? Bilerek, isteyerek. "Canım istedi, üzdüm, kırdım." der miydin ardımdan?

- Sever miydin?

Önceden sevmiş miydin diye sormuyorum sana. Sever miydin? Ömrünün sonuna kadar. Ömrünü adayacak kadar. Sever miydin bu kadar?

- Beni hiç önemsedin mi?

Bi önemim var mıydı yani senin için? Varlığım, yokluğum arasında bi fark. Hiç mi duymadın kalp atışlarımı? Hiç mi yanarken tenim dokunmadın? Bi önemi yok muydu sanki?

- Bana ne kadar yalan söyledin?

Sorduğum soruları yanıtlamaktan kaçındın, durdun. Sen benden de kaçtın aslında. Korktun çünkü değil mi? Ya bağlanırsan? Ya değişirsen? Bu duvarlar yıkılırsa? O zaman sen bu kadar "mutlu" görünebilir miydin?

- Beni unuttun mu?

Şimdi mutlusun ya, beni o kadar çabuk unuttun mu? Yanında uyurken "daha çok sarılmanı istediğimi" söylediğimi? Kabuslardan uyandığımda omzunda ağladığımı? Çığlık atarken öperek susturduğunu? Tenimi, dokunuşumu? Unuttun mu? Öyle basit, öyle kolay, "geldi, geçti" diyerek unuttun mu?

Bana bunu yapma. Beni bu sorularla baş başa bırakma. Yok etme. Yok sayma. Ya da bildiğin gibi yap. Şu saatten sonra farketmez.

Eskilerle yaşamayı öğrendim ben. Birlikte yaptıklarımızı. Ada'da elimi tutuşunu, öpüşünü... Boğulma taklidi yapıp beni korkuttuğunu. Sonrasında ağladım diye sarılışını. Benden bir dakika bile ayrı kalmaya dayanamayışını. Neden senden uzakta uyumadım ben hiç? Neden? Ayrı şehirlerdeyken bile gözlerimi kapattığımda yanımdaydın. Ellerin sırtımda... Saçlarımı koklayışın ya ona ne demeli? O da mı sahteydi? Ya bedenimde dolanan ellerin? Ya "beni istediğini" söyleyişin?

Be adam bana hiç mi doğruyu söylemedin? Hiç mi gözümün içine bakıp "hepsi yalandı" diyecek cesareti bulamadın? Beni hiç mi sevmedin? Hiç mi?

Dile Kolay.



- Bile bile düştün sevsen o dinlemez "canım" dersen.

Hatalar insanlara mahsus. Kabul ediyorum. Ama kimi zaman diyorum ki "artık ben hata yapmayayım." yani bi gün senin gibi bi "hayvancık" da hata yapsa fena mı olur ki? Ah Pardon! Senin hatalarının yanında benimkiler ne ki?

- Anlamaz ki o zalim yar. Gezer gezer uzaktan bakar.

Bak bak. Ama dur bir de seyret çok lazım hakikaten. "Bu benim eserim" diye gurur duy bir de. Bitmez, tükenmez bi hal bu. Enerjini sevsinler.

- Bırakmaz ki öldürmeden.

Biliyordum zaten. Ecelim elinden olacak. Ya da sebebim sen olacaksın. Bu içimi kemirmelerin bi bitse. Bi tükense. Bi yok olsa. Beni biri gelip yenilese. Bi değiştirse. İzin vermiyorsun ki. Ne zaman ayaklanıp dik duruyorum? İşte o zaman sen yoktan var oluyorsun. Bana ne garezin var?

Ne istiyorsun? Amacın ne? Beynimi vıdı vıdı yemelerin bittiyse... Bi izin ver artık. Duymak, görmek, bilmek istemiyorum. Evet, kendime engel olamıyorum. Ama en azından deniyorum. Başarılı olmak istiyorum. İstemek nedir biliyor musun? Öğrenirsin umarım. Teşekkürlerrrrr. Öptüm.

7 Şubat 2011 Pazartesi

Herşey Karşılıklı.




Bağlılık yeminleri yalan. Yüzük, imza hikaye. Çocuk bile bağlamaz seni. Durdurmaz.

Gözün dışarıda bi kere. Açsın. Doymuyorsun. Hırslısın. Sabırsızsın. Tecrübelisin. Ama yetmez. Senin aklının çalıştığı şekil bana hiç gelmez.

Çok eğleniyorum. "Kazan" etkisi hüküm sürmekte. Çekiyorum bildiğin. Uslu durmak için yırtsam da kendimi zorla baştan çıkarılıyorum. Şeytana uymak için yer arıyorum. Şeytan aklımda, kanımda, içimde.

- Git.

Diyemem artık. Dursun durduğu yerde. Gözüm açıldı benim. Kanar mıyım güzel sözlere? Kanar mıyım iyi niyetli hallere? İnanır mıyım hiç? Güvenir miyim?

Yemeyelim birbirimizi. Akıllı insanlarız sonuçta. Niyetler belli. Ne diye zorluyoruz ki?

Çok iyi öğrendiğimi düşünüyorum artık. Kural bu :

- Herşey karşılıklı.

Sen beni kullanıyorsun, ben seni. Sen gülüp eğleniyorsun, ben de. Sen keyiflisin, ben daha keyifliyim.

Bana bir şey katmadığına göre eksiltemezsin de. Haksız mıyım?

5 Şubat 2011 Cumartesi

İstiyorum!



Çok güzel işte. Tam da istediğim gibi. İstediğim yerde en azından. :/

Yine Yazı Bekleriz.



-Belki saklarız onu kalbimizde bir delik açar gibi.

Yaz ısıtır beni. Yaz güzeldir. Yaz geldiğinde yüzüm bi başka güler benim.

Soğuk kapatır, karartır, içimi acıtır, yorar, hırpalar.

Yazın çıkmalıydın karşıma. Sıcak en tepedeyken. Bi gölgeye hasretken. Ufacık bulut olduğunda "oh be" derken.

- Yine yazı bekleriz.

Senle beklemem ben. Seni de beklemem. Geriye baktığımda gördüğüm hiç bir şey yok. Sen yoksun. O yok. Bu yok. Kimse yok.

Ben kırmadım kimsenin kalbini. Ben bozmadım huzurunu. Ben kaçırmadım uykularını.

Geride kalan kimsem yok o yüzden. Ardımdan dökülen 2 damla gözyaşı bile yok. Varsa eğer o da şu ana kadar beni seven tek erkek tarafından olmuştur. O'nu da üzmek istemedim ben. Üzülmemesi için sabrettim. Denedim. Eminim.

Bi habersin herşeyden. Bi haber.

Ne olur sorma, duyma, görme, bilme. Öncesini konuştuk da sonrası daha çok aklımı çeldi benim. Güzeldi. İlk defa hayal kurmak güzeldi. Korkmadım. Sen vardın. Korkmadım. Çünkü kelimelerin sırayla döküldü ağzından :

- O günler hayal olarak kalmayacak.

- Gerçekten mi?

Diye sordum ya ben. İnanamadığımdandı, çocukluğumdan değil.

Ps : bi fotoğrafla bir sürü kişinin aklını çeldim ya eyvahlar kovalasın. Şu bbm fotoğrafı Caner'in çektiği fotoğraftı. Ve sayesinde 3-5 hareme cariye olarak gireceğim sanırım. Açılın. 7 kocalı Hürmüz'ün son sürümü geliyor. :P

Kıskançlık.


Nasıl bi duygudur? Nasıl sarar seni? Nasıl içten içe yanar durursun?

Neden huzuru bulan birini yeniden karanlığına sürüklemek için onun aklını karıştırırsın?

Sen nasıl bir yalansın? Nasıl riyakar?

Biliyor musun? Sen huzursuzlukla mutlu olabilecek kadar huysuzsun.

- Düşümde gördüğüm adam...

Düşümdeki adam sen değilsin. Hayallerimdeki. Beni gözünden sakınan bu adam sen olamazsın belki de.

Baksana etrafına... Bak ve gör. Ben O hayallerindeki kız mıyım? Değil miyim? Anlamıyor musun?

Sen kısıtladıkça daha çok açılıyorum. Senin inadına. Bi farketsen. Ele avuca sığmam ben. Beni bırakırsan karlısın. Tutup sıktıkça nefes alamam. Belki de ölürüm.

Baş ağrısı bu benim için. Bırak ben yolumu bulurum. Bırak ben düşünüp dururum. Bırak.

Kıskançlık; hani "kendine güvenmeyen insanın hastalığı"ydı? Güvenin tamsa eğer bu yaptığın saçma değil mi? Beni sıkboğaz etmenin faydası ne ki?

Her gün, her dakika birinin benden ilgi beklemesi çok şey... Şey işte. Basit, sıkıcı, yorucu, garip. Bunu ben beklerim. Başkasının bunları beklemesine alışmam zor.

Sen iyisin. Sen güzelsin. Sen benimsin. Ama sana bunları duyurmak gibi bi niyetim yok ki. Bildiklerinle yetin bence.

Hazır olmak gerek tüm olanlara. Tüm bunlara. Tüm zorluklara. Tüm başarılara. Sana yetmek gerek. Seni kendime ait kılmam gerek. Bi kerede, bi nefeste, bi öpüşte. Ama ilk andan beri biliyorum sanırım. Aynı rüyayı 2.kez görsem bile O değil senin yerin yanım, biliyorum.

Farketmesen de tanıştığımız ilk andan beri ben seni seviyorum. Aşık değilim belki. İçimde büyük devasa bi ateş yok belki. Ama kararlı sönmemek üzere yanan bi ateş var. Bitmez, sönmez umarım.

Lütfen, biliyorsun ki kıskançlık gereksiz. Kıskançlık kötü. Kıskançlık saçma.

Farket yanımdayım. Kimseye böylesine kalbimi açmadım. Kimseye. Ve ne yaptıysam geride. Ne istediysem oldu. Dahasına ihtiyacım yok ki.

Benim limana ihtiyacım var. Öyle dalgalarla boğuştum ki, bir de sen çıkma n'olur? :)

4 Şubat 2011 Cuma

Ya Sonra?




Nedir derdin söyle diye
Bir gün bana sormadın
Yüzüme bakmadın
Bilsen nasıl acı çektim
Kendim kimse görsün istemedim
Candan seven birini bekledim

Sen yoktun ki, bu kara günlerde
Başkası vardı gönlünde
Gerçekleri gördüm yeter dedim

Bu günün birde yarını var
Mutluyduk belki, bu güne kadar
Ya sonra, ne yaparım senden sonra
Acımadan geçer yıllar
Zamanla yalnızlık başlar
Yola çıkar pişmanlıklar
Kal, sevgini de al
Gidiyorum ben, sen hoşça kal
Bugünlerin yarınları var, gidiyorum ben sen hoşça kal

Bilmem nasıl yaşarım ben
Böyle karşılıksız severken
Kopmalıyız iş işten geçmeden

Alışkanlık betermiş hepsinden
Korkuyorum her biten günden
Bırak kalbimi sen şimdiden

Anla beni sevgilim
Bıraktım seni
Kal, hoşçakal

-------------

Sabah metroda çalıyorlardı. Öyle canım istdi ki dinleyeyim. 1 saattir dinliyorum ofiste.

Neler anlatıyor bana? Offf ne anlatmıyor ki?

Şu geçtiğimiz 2 yılda ne aptallıklar yapmışım ki ben. Neleri harcamışım? Neleri kapatmışım? Neleri geri dönüp başa sarmışım?

Benden bi b.k olmaz aslında. Bu ispatı işte.

Ben yine yaptım bişeyler. Zeki ve uzun insan seviyorum bu kesin. Bu konuda da çok da başarılı olmayan girişimlerde bulundum tabi. Birinden bile pişman değilim, onu sorarsan. Ben istedim, oldu. Ben istedim, yaptım. Şimdi bıdık bıdık üzülmemi gerektirecek bir şey yok.

Ama olan olayları engelleyebilirdim, en azından daha az yara alırdım. Yara da değil be, hırpaladım durdum kendimi yok yere.

Olan olaylara karşı öylesine soğuk kanlı davranmayı öğrendim ki, ne artık gerçekten istediğim tepkileri veriyorum. Ne de kime gerçekten ne hissettiğimi söylüyorum.

Bazen sadece "olsun" diye yapıyorsun bişeyleri. "Olsun!" . Olur. Oldu. Olacak. Budur aslında.




Ps: Cosmotürk'te yazılarım çıkmakta. Pek bir mutluyum. :)

http://www.cosmoturk.com/kose-yazilari/kadin-ne-ister-ahcae.html

2 Şubat 2011 Çarşamba

Dansım Geldi!



Daha doğrusu klasik "konserim geldi" faslını az geçtik. Konser şart değil, dans etmek için uygun yer de olur. Biz bize.

O'nunla olmaz. Biraz şey çünkü. N'ey? Ağır. Olgun. Ya da gizli deli. Ne bileyim? O'nunla olmaz. Geçelim.

N'olur bi davet gelsin. Hani şu "mask"taki geceyi yapalım deseler. Hani Onur'la gittiğimiz "Line"daki durum olsa. Of!

Ya da erkek güruhuyla içsek. Ya da durun durun daha bombası geliyor. Çapkınlığa çıksak ya? Olmaz mı ki?

Tamam, pes. Kırıp dizimizi sinema, yemek, kahve yaparız. Selülitlerimiz artmasın diye pilateste harap oluruz. Yaşlanırız, içimiz geçer. Peki. Kabul. Böyle olsun.

Robs!




Evet Robert geldi. :)

1 Şubat 2011 Salı

31.01



Bi tarafta 20'lik dişlerin ağrısı, diğer tarafta soğuklar. Ölüyorum sanırım. Hani ölmesem de sürünme ihtimalim var, o kesin.

Dün gittiğim 2 saatlik pilates dersi sonrası zaten benden hayır beklemek çok yanlış. Pert durumdayım. Esnek olup sıkılaşacağım diye geberip gideceğim. Aman ya!

Sağolsunlar o bitik hal sonrası iyi gelen şeyler de oldu. Bu sefer tutar mı ya? Cidden. Sırf ben çok seviyorum diye "balık ızgara" yaptı, salatayı bana yaptırdı ama idare edeceğiz artık. :P Buldum bunama halindeyim.

Bu defa tutar mı? Ya tutarsa?



Rakı da içtik. Akşam hem yorgun hem kafası güzel olarak eve döndüm. İşin ilginç yanı ne biliyor musun? Ben hiç bişey yapmıyorum. Hiç bir şey. Uğruna savaşacak, uğraşacak hiç bir şey yokmuş bu hayatta. Ya olurmuş, ya olmazmış. Bıraktım. Olursa olur, olmazsa olmaz. Yormaya da yorulmaya da gerek yok.

Öyle keyifli ki konuşmak. Ne sen kırıl diye laf söylüyor, ne senin g.tünü kaldırmak için bin bir iltifat düzüyor. Olduğu gibi. Ne konuşuyorsan o. Altında başka anlam yok. Başka kelimeler yok.

Sanırım sevmek değil de sevilmek daha önemli şu hayatta. Sevildikçe huzur buluyorsun. Sevdikçe sorun yaratıyorsun kendine. Ah çok özür dilerim ben sevmekten anlamam, unutmuşum. Hiç sevmedim çünkü.

Hiç belli olmuyor ne yapacağım. Sıkılıp "hadi eyvallah" da diyebilirim, tutup "hadi evlenelim" de.

Bunu kendime niye yapıyorum bilmiyorum ama hiç olmadığım kadar rahat bir insan oldum sanırım. Bu rahatlıkla ne kadar yaşarım henüz bi fikrim yok. Gittiği yere kadar. O da olmazsa olduğu kadar.