21 Aralık 2010 Salı

Çoook...




Şöyle ellerimi ensemde kavuşturup keyif çatamam ya ben. En çok ona üzülüyorum. Bir gün olaysız geçmez mi? Geçmez. Söz konusu bensem, imkansız denen bir şey var canım.

Ya o kadar olay oluyor, hala akıllanmıyorum. Hayır akıllanmaktan geçtim, insan bir utanır, sıkılır. Yok arkadaş. Yok.

Bugünku vukuatımız Emre'yle alakalı (heeee onur'u geçtik. :D ). Ya çocuk bendne hoşlandığını söylemişti. Eyvallah. Sorun yok.

"- Ama bana göre çooooook iyisin." dedim, pişman değilim. İyi çocuk çünkü. Neyse. Ya bugün "bişeyler içelim" diye ısrar etmez mi? Sinirim bozuldu ve olmayacağını ifade ettim. Bakın yalnız kibar olmaya çalışıyorum. Elimden geleni yaptım, çünkü.

Velhasılı kelam bana "yolun açık olsun." dedi.

Israr edenden de, ısrar ettiği işten de nefret ediyorum. Normalde olsa yapardım belki. Ama öyleyim. Eğer bi kez "hayır" diyorsam bitmiştir. Kessen gitmem. Bu konuda ben çoooooooook tersim işte. Keçiyim hatta.

Bu badireyi atlatamadan yenisi çıktı başıma.

Hay bin kunduz!

Aklım karışmıyor değil. Çok mu flörtöz bişi oldum? N'aptım? Büyü yapabildiğimi iddia edenler var fakat, lakin, ama bişi yapmıyorum + bir de faydasını görmüyorum yapıyorsam.

Neyse, bu seferki farklı.


Çokkkkkk şeyyyy...


Şey işte.

Çokkkkkk!

Buldum!


Eğlenceli. :D

20 Aralık 2010 Pazartesi

Oynamıyorum.





Artık bu oyunlar yormaya başladı. Dönmedik köşe bırakmayan adi insanlara laf atmaya çalışmak ne saçma bişeydir ya. Her şey onların etrafında oluyor. Her iyilik. Sanki. Melekler ve harelerini saklamaya çalışıyorlar. Yok öyle bişey.

Bir şeyler eksik anlatamıyorum. Hepimizin hayatında, yalnız benimkinde değil ki.

Küstüm, oynamıyorum. Cidden. Benden uzak olsun tüm bu saçma sapan olaylar. 2 hafta en azından. Sakin, sessiz olayım. Olmaz mı?

Gücüm de yok. Kuvvetim de. Ah! Aklım da yok benim. Olanı alıp götürdüler. Geriye kalansa bana yetmiyor şimdi.

17 Aralık 2010 Cuma

Ben, Niye?




Evet. İyiyim. Bugün öncekinden daha iyiyim. Son 72 saattir yarattığım hastalığın yok oluşuna şahit oldum.

- Ben başlattım. Ben bitirdim. Ben istedim, oldu. Ben yaptım.

Bunu söyleyebildiğim için şu an iyiyim.

Bildiğiniz kendi kendime eziyet ettim. Bunu neden yaptım? Niye yaptım? Bileniniz var mı? Yok.

Şikayet etmiyorum. Bunu yaşamayı o kadar geciktirdim ki. Aylar oldu. Tek bi kez bile ağlamamıştım. Üzülmemiştim. Koymamıştı yani.

- Niye şimdi?

Sanırım hazımsızlık problemi. Olan olayların üst üste eklenmesi. İçim dışıma çıkana kadar ağladığıma göre daha fazla dert edecek birşeyim kalmadı. Di mi?

16 Aralık 2010 Perşembe

Hmmm...




Bu fotoğrafın karşıma çıkması da ironik oldu. Hakikaten.

Özdemir Asaf...


Başka Frekans

Vurdun, acısı daha geçmedi,
Biliyorum, geçecek.
Ama öyle ağır konuştun ki ardından.
O, gittikçe gerçek.



Başlamalar

Seni seviyorum
Ben de seni

Tutuyorum
Ben de seni

Öpüyorum
Ben de seni

II

Doğuyorum
Ben de sana

Yaşayorum
Ben de sana

Geliyorum
Ben de sana

Bitiyorum
Ben de sana

Ölüyorum
Ben de sana

III

Ben seninim
Ben de senin

Sen benimsin
Ben de senin

IV

Gelip kaldım
Ben de senden

Görüp kaldım
Ben de senden

Bilip kaldım
Ben de senden

Gidip kaldım
Ben de senden

Umup kaldım
Ben de senden

V

Sen de ben de
Ben de sen de

Sende bende
Bende sende

Sen de bende
Ben de sende

Sende ben de
Bende sen de

VI

Geliyorum
Ben de seninle

Gidiyorum
Ben de seninle

Kalıyorum
Ben de seninle

Ölüyorum
Ben de seninle

VII

Yalnızım
Ben de sensiz

Çirkinim
Ben de sensiz

Küçüğüm
Ben de sensiz

Ölüyüm
Ben de sensiz



BİL

Adının üstüne
Anılar koyma.
Sen mezar değilsin.

Anılar
Adının ardından gelsin.
Sen duvar değilsin.



Bir Şeyin Adı


Önce, büyük büyük düşündüm.
Sonra, büyük büyük yaşadım.
Ne varsa, onlar aldı.
Şimdi, bana-küçük/bir ölüm kaldı.

13 Aralık 2010 Pazartesi

Elimi Tut!




Tutmalısın elimi artık. Bırakmadan. Her neredeysen ortaya çıkmalısın aslında. Ya da ben gelip seni bulmalıyım. Nasıl yapacaksam? Bi yol göster.

İçimden gelmiyor artık bişeyler. Nefes almak da belki. Bi boşluk ki çekilir yanı yok.

Nasıl anlatmalıyım bilmiyorum. En iyisi en başından başlayayım.

İçimde bir şey var. Yani yok. Yani olması gereken yerde bir boşluk var. Bi amaç? Bi sebep? Bi sonuç?

Sesleniyorum. Yankı var. Boşluk öyle derin ki. Öyle uçsuz bucaksız ki. Neyle dolması gerektiğini de nasıl dolması gerektiğini de bilmiyorum.

Hani sevmem gereken yanım yok onu anladım. Ya sevilen yanım nerede? Sevgisiz yaşanır mı? Yaşatma beni böyle.

Herkes mutluluktan nasibini alırken bana bunu yapma. Acı biraz. Neleri kaybettim? Bilmiyorum. Nerede kaybolduğunu? Hatırlamıyorum. Beni bu 1001 surat saçmalığından kurtar.

Gülmüyorum ben aslında. Sevmiyorum kimseyi. Bu boşluktan kurtulmak için sığınıyorum ya fayda yok kimseden. Ben kendime ilaç kendime derman olamadıktan sonra başkası bana ne yapsın?

Ben kendime acımazken bana birisi acır mı? Ağlamaktan yorulmazken teselli eder mi?

Etmez, yapmaz, bitmez.

Boşluk derinleşir. İçine alır beni. Bırakmaz. Sarar, sarmalar.

Bi bakmışsın yalnızım. Şu andakinden çok da farklı olmaz.

7 Aralık 2010 Salı

Hoşçakal!




İzin verin! Açılın! Bi saniye!

Hey! Sen!

Sen kendini ne sanıyorsun? Kimsin? Nesin? Ne hakla beni üzüyorsun?

Varlığının lutuf olduğunu düşündüğüne eminim. Ama yokluğundur bana fayda sağlayan. Yanılıyorsun. Sen yokken iyiyim ben. Sen aldırış edilemeyecek kadar küçüksün. Zerresin.

Bütün bu sözler bile belki fazla sana. Yanıldığım kesin. Senin hakkında en büyük yanılgım.

Senin hakkında en büyük yanlışlarım. Olmayanı oldurmaya çalışmam da bu hata yüzünden. Sana sandığından daha fazla önem vermem de. Hırslarının kurbanı oldun mutlu musun?

Sen sanıyor musun ki bir daha sana değer veririm?

Sen aptalsan ben daha ne yapayım?

İlgilenmiyorum. Bitti. Başlaması da hataydı ya. Bitti. Bana düşen de herşeyi olduğu gibi kabul etmekti. Ettim zaten. O sebeple ben arkama bile bakmayı düşünmüyorum.

Hoşçakal. Burdakal.

Yok Öyle!




Geride kalanlarla vedalaşmak için bu kadar bekledikten sonra 1 dk daha dayanacak gücüm yok.

Aylardır kıvranıyorum. Farkındasınız. Bitmiyor anasını satayım. Bitmiyor. Derdi, kederi, efkarı, hicranı bitmiyor. Bi viraneye dönmüşüm kimse farketmiyor.

- Güzeldim ben o yazlar kadar zamanında...

Bir ara ne keyifliydim ben. Hiç bişeyden anlamadığım o dönem. Erkek-kız ilişkilerinin hala elele tutuşmak olduğunu, yanağından öpmekten ibaret olduğunu sandığım dönem. Bir ara ben iyiydim. Kimse olmasa da gönlümü eğlendiriyordum.

Şunu anladım ki sen bir acıya dayandığında, diğeri üstüne geliyor. Nerede biteceksin? Daha ne kadar dayanabileceksin? Farketmezler ki. Son nokta diye bişey yok. Öldürmüyor, daha da güçlendirmiyor bu acılar. Sen bitmiyorsun, hepsi o kadar.

Ağlamak çare değil. Ağlamakla çözüme ulaşılmıyor. Ama sen rahatladığını sanıyorsun. Bi gözyaşı fazlalık yapıyor sanki.

Ah unutmadan! İstediğini söyleyen, bırakıp giden, geri dönmeyi düşünen, döndüğünde eski "ben"i bulacağını sananlara söylüyorum. Ne arkadaşlığınız umurumda, ne varlığınız. Gidişiniz olsun. Dönüşünüz olmasın.

Hey! Sen!



"Ben sana nerden tutuldum?
Göz göre göre nasıl duruldum?
Sag elimi solumla avuttum
Boş yere hep boş yere..."

Sıla - Boş Yere


Hayatımdaki hiç bir şey paylaşıma açık değil üzgünüm. Çevremdeki tek bir kişinin daha üzülmesini kaldıramayacak kadar kızgınım. Kimseyi kimseyle paylaşamam.

Sevdiklerimi, beni sevenleri. Ve eğer birileri onları üzerse; işte o zaman benden çekecekleri var.

Bunu neden mi söylüyorum? Arkadaşlarımın durumları benden iyi değil. Ben en azından iyi rol yapıyorum. İyi görünüyorum.

Aynanın karşısına geçince kendimi inandırabiliyorum.

Bunu beceremeyenler de var.

Selametle...

6 Aralık 2010 Pazartesi

Ne kadar?

Bi yerden başlamak gerek temizliğe. Hem de dip köşe.

Ne zamandır duruyorum olduğu gibi. Kabullenemiyorum olanları. Meğer sindirmek bi aldırış etmemek gerekliymiş. Ben aldırmıyorum. Bundan sonrası için :

- Bana bişey olmaz.

Diyorum. Siz anlayın.

"Demir leblebi" derler ya hani. Aynen öyle. Katran karası içim. Zifiri karanlık. Aydınlıktan nasibimi alamadım ben. O yüzden hem gözüm kara, hem içim.

- Yapamazsın.

Diyenlere sözüm de var. Ben iyiyim. Artık öyle boş şeylere kendini üzecek kız yok. Ben ne yaparsam yapayım beni seven bulunur. Siz aldırmayın. Düşünmeyin olacakları, olanları.

Merak ediyorum. Sizin içinizde ne kadar iyilik kaldı? Ne kadar güven?

Ne kadar cesaretin var? Ne derece kapalı masken?