30 Aralık 2011 Cuma

Varsa Söyle!?


"Bi tavsiyen yok mu birader?"

Neler var, neler? Neler anlatılmadı? Neler söylenmedi? Neler olmadı?

Kaçarken kucağına düştüklerimiz mi, kollarına koşarken düşüp sürünmemiz mi? Biz bu yılı da atlattık. Ya sen?

Sevmeler, sevişmeler... Yalandan kahkahalar, sahte gülüşler... Biz biliriz bu işleri belki de... Ayrılıklar, kavuşmalarşa doldurduk yeni yılı. Sevdik de yine sevilemedik be.

Her yıl "yeni umutlar" diye çıkıyoruz yola. Yol dediysem öyle dümdüz otoban değil. Engebeli arazi mübarek. Zorluyor sürekli. Sanki hepimiz de 4x4 var. "Biraz huzur" diyip huzurumuzu kaçıranlara açıyoruz kollarımızı. Bi faydası oluyor sanki.

Neyse velhasılı kelam, iyi yıllar...

26 Aralık 2011 Pazartesi

İstiyorum!


İçimde bi boşluk var ya da beni kemirip duran bişi.

- İstiyorum!

Sevilmek istiyorum. İlgi istiyorum. Birinin hayatında önemli bi yerim olsun istiyorum. Düşünsün, sürprizler yapsın, gülsün - güldürsün istiyorum.

Elinden tuttuğumda "huzurluyum" kelimesini aklımdan geçirebilmek istiyorum. Sarıldığımda "kim bilir kimlere de böyle sarılıyor?" demeden gözlerimi kapatıp kokusunu içime çekmek istiyorum.

Kışın üşüdüğümde onun kollarında ısınmak istiyorum. İçim üşüdüğünde bi bakışıyla alev alev yanmak istiyorum. Maceradan maceraya koşmasak da "hadi gidelim" dediğinde gidebilmek istiyorum.

Ateşe gelen pervane böcekleri gibi ona gitmek istiyorum. Bütün şehrin gürültüsünden de, insanların kaprislerinden de kurtulup ona koşmak istiyorum.

Sevgisizlikten kırıldığımı hissettiğim her an onun varlığına şükretmek istiyorum. "Nihayetinde insanız" diyerek masumiyetin arkasına sığınmak istiyorum. Bi öpücükle bütün sorunları ortadan kaldırmak, bi yakınlıkla tüm dertleri bitirmek istiyorum.

Televizyonun karşısında kollarımı boynuna dolayıp dikkatini dağıtmak istiyorum. Yanımda uyuduğunda yorganı tekmeleyip uyandırmak istiyorum. Yaptığım yemekleri sevsin istiyorum. Ben O'nun için bişeyler yaparken kendini borçlu hissetsin ve etrafımda fır dönsün istiyorum.

Birilerinin değil de O'nun hayatının tam merkezinde olmak istiyorum. Dünyanın benim etrafımda döndüğünü düşünmesini istiyorum.

22 Aralık 2011 Perşembe

Hadi!


Bir karın ağrısı var, siz de hissediyor musunuz? Böyle midede bir tuhaflık, bir kıvranma hali. Tam olarak çözülememiş denklemin sonucuna ulaşma çabası.

Kendi kendine gülme, bir güzellik... Macera arıyoruz aslında kendimize, daldan dala konar gibi değil de gönülden gönüle geçişler yapmak istiyoruz.

Eller yukarıya açılmış, dua ediyoruz gizliden. "Benim olsun." diyerek. Duyan varsa ses versin bir zahmet!

Bir sürü şey yaptık, görmeden-göstermeden. Gizliden yürüttük her şeyi. Sevdik mi? Sevdik be abi. Güldük mü? Kahkahalar bile attık. Eğlendik mi? Keyfimizin adı yoktu bir tek. Peki, şimdi neden böyle olduk? Neden güzelliklerden anlamayan, odunlaşmaktan gocunmayan, yüzsüzlüğü ele almış, bencilliğiyle yaşamaya alışmış insanlar nasıl olduk biz? Kim yaptı böyle? Gelenler mi? Gidenler mi? Gelenler kalmayı becerebilmiş mi? Gidenler gittikleri yeri beğenmiş mi?

Ne sevmeyi öğrenebildik, ne kendimizle barışmayı...

Biz hayatımızı yoluna koymaya çalışırken anladık ki daha çok dağıtıyoruz. Toplamaya uğraşmak, mükemmelleştirme çabamız "bozuk saçma sapan hayatlar" veriyor bize.

Biz aslında "silgi" istiyoruz hayatımıza. "Silicem, gelmişi geçmişi." diyebilseydik. Beğenmediklerimizi, bozuklukları, sorunları bir çırpıda "hadi hadi hadi" diyerek silseydik ya. Güzellikler kalsaydı yanımızda. Bizi yormasın kimse, güldürsün, eğlendirsin, keyif verici maddeler arasına girsin de aklımızı karman çorman etmesin.

"Azıcık aşım, kaygısız başım." yerine "azıcık arkadaşım, yormayan dostlarım." olaydı ya. Yeterince yorulmuş insanlarız, kendi yorgunluklarımız, kendi hayatımızla. Dostluklarımızın yoruculuğu, ortak olduğumuz dertlerle beraber katlanıp duruyor. Hepimiz için geçerli. Kimin aşk hayatına dokunsan tuzla buz, 5 bilinmeyenli denklemdeki x gibi kalıyorsun ortada. (Varsa tabi öyle bir denklem.)Kitaplardan medet ummaya başladık, "hayallerle yaşayalım" diye. Biz de sevilseydik ya, biz de sevseydik. N'olurdu sanki?

Neyse "sevelim, sevilelim." geyikleri bir yana, Polyanna'yla olan yakın dostluğuma nokta koyar, bir kere, iki kere, üç kere, dört kere, beş kere de olsa :

"Ben suysam o ateş, ruhu var ruhuma eş." diyerek gelecek olanın yerini belli etmek istiyorum.

Sevgiler,

Merve

21 Aralık 2011 Çarşamba

Hata...


Kabul, ben arsızım. Ben yanlışım. Ben şımarığım. E ama arkadaşım senin hiç mi suçun yok?

Her hatayı ben mi yaptım yani? Her ters sözü ben mi söyledim? Hiç mi kaba davranmadın? Hiç mi beni kızdırmadın?

Senin yaptığın hataların bile bedelini ben ödedim, ben ikimiz yerine de ağladım. Ne bi isteğim oldu, ne sen "benim" oldun. Seni duydum, dinledim, gördüm, sevdim. Sen ne yaptın? Utanmasam tepeme çıkacaktın da azıcık utanma duygusu varmış içinde.

Kırdın, dağıttın yetmezmiş gibi bir de ortada bıraktın. Üzüldüm, ağladım sanki çok umursadın. Kendime her gelişimde bi çalım daha geldi senden. Bi yerden karşıma çıktı senle ilgili hatıralar.

Sevmekten de anlamadın sen, sevilmekten de. Kıymet vermenin ne demek olduğunu öğretmemişler sana. Denedim ben, kimse yapamasa da belki başarılı olurum sandım. Sanmaktan öteye gidemedim tabi.

Bi kahvaltıydı birlikte yaptığımız, 2şekerdi masadaki. Senin küçümseyici sözlerinin yanında bi fincan çayı yudumlamaktı benimkisi. Ağırlığı altında kaldım cümlelerin. Ne sevdin, ne yalnız bıraktın. Vazgeçmeme de izin vermedin. Bütün suçlu benim işte. Orada karşında oturan senin her anlattığını anlamaya çalışan bendim ne de olsa.

Gitmişsin, gelmişsin, gülmüşsün, eğlenmişsin. Banane!? Sen benim değilmişsin ki, bu özveri, bu çaba niye?

Tecrübeli miyim? Emin değilim. Sevdim mi? Evet. Sevildim mi? Hiç. Kime elimi uzatsam ateşe dokunur gibi oldum. O hızla geri çekmek zorunda kaldım. Tabi ki tüm suç benim. Ben seçtim, ben yaptım, ben karar verdim, ben kaldım. Kime ne dostum? Kime ne?

13 Aralık 2011 Salı

Ben Acıyı Seviyorum!


Gelenler ve gidenlerle dolu hayatımıza bi ışık tutacak Allah'ın kulu yok. Yanarım yanarım ona yanarım.

Biz yol bulamıyorken gidecek, millet önce bir uğruyor, selama duruyor, sonra da hiç bişey olmamış gibi gidiyor. Biz yapıyoruz biz. Ne yapıyorsak kendimize. Acıyı seviyoruz. Üzüntüden kendimizi yemeyi de.

Bi sorun olsun düşünecek bir şeyler olsun yeter ki. Kendimize ne kastımız var bi bilsek, ne alıp veremediğimiz. Gülsek, eğlensek, mutlu olsak? Yoooooooooook. Çekmemiz lazım. İnim inim inlememiz, tuvalet kağıtlarına sarılıp yatmamız lazım. Makyajımızı temizlemeye ayrıca takatimiz olmadığından duşun altında oturup ağlayıp durmamız lazım. Ben benden ne istiyorum acaba?

Biz aslında bağlılık yemini etmek istiyoruz. Biriyle bi ömür geçirme fikrine hala inanıyoruz. Ne safız Yarabbi!? Her sabah uyandığımızda onu görmek, her akşam yatmadan önce ona dokunmak istiyoruz. Onunla gözlerimizi kapayıp, onunla açmak. Kimden bahsediyoruz? Nerede buluruz? Kredi kartı limitimiz yeter mi böylesi için?

İnceden inceden giydirip, sevmediğimiz halde katlandığımız onca insan varken bir de kendimizi zorlayalım istiyoruz. Yeni sınavlara girmek de bi hobi tabi.

Bizim ruhumuz bozuk aslında. Bütün sorun da onda. Kanser olmuş belki de. Kemoterapi görmüş, sonrasında da hayır gelmemiş. Belki de ölmüş. Farketmeden yok etmişiz ruhumuzu.

Bizim niye kimseye hayrımız yok belli. Kendine iyi gelemeyen insanlar başkalarına nasıl iyi gelebilir ki?

Bi şarkıda geçiyordu ya :

"Ben acıyı seviyorum, sebebi bu.. " diye. Aynen öyle halimiz.

Sun!