16 Eylül 2010 Perşembe

Belki...




Hangi gece kalmadık ki baş başa? Düşüncelerimizle, kötülüklerimizle, iyiliklerimizle...

Pişmanlıklar yok mu asıl? Asıl onlar mahvediyor insanı. Sen onu yaptın, o yapmadı. Sen gittin, o gelmedi. Sen aldın, o vermedi. Sen bildin, o bilemedi.

Ne acı değil mi? Hep yaptıklarınla, yapmadıklarına başbaşa kalan sensin. O belki düşünmedi bile. Üzülmedi belki de. Senin yaptıklarını yapmadı, senin güldüğüne gülmedi, seninle eğlenmedi. Olsun. Varsın öyle olsun. Ne değişir ki?

Seni istemedi mi? İstemesin. Seni sevmedi mi? Sevmesin.

Kabullenmek değil de bir şeyleri değiştiremeyeceğini farketmek benimki. Konduramadığın herşey an be an karşına çıkıyor. Bir bir ağzına sıçıyor. Sen "hayır" dedikçe o "evet"lerle seni yerden yere vuruyor.

Ah yeter mi? Yetmez. Tüm aptallıkların diziliyor karşına.

- Canımı yakar bu sessizlik.

Beklersin. Diner sanarsın tüm acılar. Kalbindeki kırıklar, parçalanmışlıklar silinir gider, yine sen oldun sanarsın. Olmazmışsın. Olamazmışsın hatta. Gözlerinden dökülen her yaşa "değmez" diyerek vururmuşsun elini. Kim "yapma" dese en büyük eşekliğini yaptığını sanarsın. Yetmez. Yettiremezsin.

Dert mi tüm bunlar? Yetti der, vazgeçersin. Biter tüm kafandakiler. Bitirirsin. Belki bulursun yeni bi yer. Yeni bir dilek tutarsın. Belki var olur. Belki gerçekten mutlu olursun.

- Ohhhh!

Çekersin derinden. Gözlerini açar bakarsın. Kucaklarsın belki tüm dünyayı. Senin elinde değil mi? Hı- hı.

2 yorum:

  1. you are still in love (with him)

    YanıtlaSil
  2. No, i don't think so. I don't like him. Love? Impossible. :)

    YanıtlaSil