13 Eylül 2010 Pazartesi

Saçmalama...

Ne zaman ona fazladan değer verdiğimi farkediyorum? İşte o zaman kendime kızıp duruyorum. Ne gereksiz. Ne saçma. Ne aptalca.

Ya kim o? Niye normalde yapmadığım şeyleri yapıyorum? Kimseyi umursamazken ona bu fazla sorumluluğu niye yüklüyorum?

Amaaaaannnn! Tey tey tey.

Birinden vazgeçmem gerektiğinde bendeki mantık hep aynı.

- Kimleri unuttum ben. Onu mu unutamayacağım?

Yasemin'e göre paşamız beni umursamıyormuş. Peki ben ne kadar umursuyorum? Şu an farkettim de hiç umursamıyorum.

Evet. Kabul. Birinin sevgisine, ilgisine, şefkatine ihtiyacım var. Hayatımdaki her şey sorunlu. Her şey allak bullak. Ama tutup bana zerre değer vermeyen birine olduğundan daha fazla değer vermek en son istediğim şey.

Herşey karşılıklı ya bende! Kurallarımı yıkma! Beni olduğumdan daha farklı görme.

Bi anlasan. Kollarındaki kimdir? Nedir? Ne düşünür? Bi anlasan. Ya o adamın her şeyi anlaması aynı mentaliteye sahip olmamızdı. Aynı düşünüyorduk. Aynı! Benim fikirlerimi yabancılamıyordu. Ya da ben bir şey söylediğimde garipsemiyordu. Kıyaslama yapmak gereksiz. 10 senesi var. Aklının öyle çalışmaya başlaması için.

İçimden çıkıp haykırmak geliyor.

- Aptalsın. Farkında değilsin.

diye. İçimden her bakışımda geçiyor.

- Bi bilsen...

Etrafımdakileri, aklımı karıştırmak isteyen onca kişiyi... Ama bilemezsin sen. Anlamazsın da. Çünkü işine gelmiyor. Çünkü eğer farkına varırsan o zaman bu kadar sakin davranma sebebimin "normal"e dönme çabası olduğunu anlarsın. Eh bu da işine gelmez. Sen beni öyle sakin ve uslu gördün ki. Ahhhh! Çok yanlışşşşş!

Yanmışsın! Yanlışsın!

Bu kadarı yeter sana...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder