23 Kasım 2009 Pazartesi

Savaş...

Yoruldum savaşıp savaşıp geri düşmekten… Don kişot’un yel değirmenleriyle savaşı gibi kendimle savaşmaktan yoruldum… Savaş dedimse yanlış anlama bitecek gibi değil üzerinde düşündükçe kaybettiğin türden benimkisi hazırlıksız silahsız hatta cephesi bile yok unuttum dediklerim çıkıp çıkıp karsıma yeniden bu savaşa sürüklediler… Tam unuttum dedim artık bu yok bu da yok bu hiç yok bir baktım yine karsımda seni geride bıraktım ben orda kaldın nasıl ya nasıl olur dedim cevap yok buradasın yani yine savaştasın…

Zaman geçti yavaş yavaş tüketti seni tüm cephelerde bir yara bıraktı derinden içten içe sızlayan türden seni adım adım tüketen cinsten. Sen istedin dedi zaman sen istedin böyle oldu sen verdin kararları evet dedim diz çöküp teslim olup ona ben istedim böyle oldu keşke lafı cıktı birden keşke olmasaydı o kararlar verilmek zorunda olmasaydı… Yürümek için takatim kalmadı yürümek mi yerimden kalkmak karsında durmak için bile gücüm yok artık her şeye karsı gelen ben yoruldum işte mutlu musun?

Umut ettiklerimi alamadığım aldıklarımdan memnun olmadığım için mutlu musun? Vazgeçtim senden de büyümektende savaşmaktan da anlatamam belki geçip gidenlere sonra geri dönüp canım benim diyenlere anlatamam zor çünkü anlamak senin için anlatmak benim için zor ne de olsa…

Yasadıklarım için de yaşattıklarım içinde zor aslında…

NOT : 12 Eylül 2008 Cuma, 21:24 tarihinde yazmışım.. Yok sonbahar bana yaramıyor galiba..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder