15 Temmuz 2011 Cuma

Duvak Derken?



Kına gecesindeydik dün gece. Böyle bir kıroluk yok. Önce oynadık, dans ettik. Arkasından Berat Teyze'min bize dağıttığı duvakları taktık, ("beyaz tshirt getir" cümlesinin anlamını kavradığımda herşey çok geçti.) şalvar giydik. Elbiseler gitti tabi. Ben converse'lerimi almayı unutmuşum yanıma. Topuklularla şalvar pek olmasa da oldurduk. :)

Sonrasındaaaaa çok içtik. İnanılmazdı. Kafam kazan hala. O değil de çıkmadan önce telefon ettim "ben otelden çıkıyorum" diye Sezer'e. "Bekle o halde taksiyle gitme. Dışarıdayım ben zaten." dedi. Kına yakıldıktan hemen sonra çıkacakken yarım saat daha durdum. Halbuki yürüyerek gitsem çoktan eve varmış olurdum. Taksinin tutacağı 5 TL yani.

Sezer geldi. Üstümde ne olduğunu geç hatırladım maalesef. Rezillik! Şalvarım uzun geldiği ve çok hışır hışır bişi olduğu için ortada çıkardım üzerimden. Kıyı köşede giydim elbisemin etek gibi astarını.



Ayakkabıları da aldım elime. Zaten eve gidiyorum kim görecekti sanki? Sezer baktı, kaldı. Üstümde beyaz tshirt, altta astar içim fora, elimde ayakkabılar. Kıskıs güldü, görmedim sanmasın.

Bağdat Caddesi'nden gelmesi nasıl bişeydir ya? Geleceğe yatırım yapıyor, kesin. "Sonra zaten odun olacağım. Şimdi gazı verelim bünyeye." diyo bence.

Eve gitmeden önce açık bi yerden cola buldu, içirdi falan. Ben telefonla oynuyorum o bana bişeyler içirmeye çalışıyor. Sanırım alkolik olmak üzereyim ya. Her gece içilmez ki, zaptet kendini. Bir sürü not kırdı muhtemelen benden. Söz verdim ramazan sonrasına kadar tek bi shot bile olmayacak. Söz canım, söz.

Astarla arabadan inerken bi süzdü sanki ya da öyle geldi. Bilemiyorum şu an. İçim fesat belki de. :)

Eve gel, 28 saat sonra yemek ye, makyajı temizle, saçını boz, yat, uyu. Oh mis!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder