27 Temmuz 2011 Çarşamba

Bilmiyorsun.



Ne istediğimi gayet iyi biliyorsun aslında. Ben söyleyemediklerimi senin anlamanı bekliyorum hala. "Seni eskisi gibi istiyorum. Eski halini istiyorum." Anlamıyorsun ki.

Cevap da vermiyorsun. Varsın, oradasın. Ama uzaksın. Hem kilometrelerce uzaktasın. Hem kalbin uzak bana. Bi dokunsan yüzüne, bi baksam yeniden gözlerinin içine eskisi gibi olursun biliyorum.

Kimse bana inanmasa da ben bi gün senin bana eskisi gibi geri döneceğini biliyorum. Hiç değişmemiş gibi. O ilk yaşadıklarımızın bizi mutlu ettiği günlerdeki gibi. Elimi tutuşunda, gözlerime bakışında değişmemiş gibi. Araya mesafeler girmemiş gibi. Konuşmadığımız günler, geceler hiç olmamış gibi. O hayallerimiz gerçekleşecekmiş gibi. Benim yarım yamalak hayallerime, senin 4 başı mamur hayallerinin verdiği karşılık gibi.

Hastayım şimdi. Ölüyorum sandım bütün gece. Aklımda sen. "Hasta olduğumu duysa belki arar" fısıltısı. Ama aramadın. Gece bitti, gün doğdu. Sabah oldu. Geçmedi bu bulantılar, baş ağrısı. Geçip gitmedi.

Tam bi yerlere hastanede olduğumu yazdım. İğneler, serumlar diye ekledim. Sen de bişeyler yazdın. Gördün. Görmemezlikten geldin. Son zamanlarda yaptığın tek şey bu zaten. Yokmuşum gibi davranmak.

Ne zaman hayatınla ilgili hayallerin, kararların oluyor, anlatacak kimse bulamıyorsun o zaman arayıp sormaya başlıyorsun. Söylüyorlar aslında. Duymazdan geliyorum. Senin benim olmadığını, benimle olmadığını söylüyorlar, dinlemiyorum.

İçimde her gün bişeyler kopuyor, anlatamıyorum. Çevremdeki herkesin bana karşı olduğunu bilmiyor muyum? Biliyorum. Ben o hayallere inandım. Benim olduğu kadar senin de bir parçan sandım.

Ben bekliyorum. Hastayken bişey yapar da ben yine mutlu olurum diye. Ama onu bile düşünemeyecek durumdasın sen. Kendinden başka kimseyi düşünmediğin gibi beni de düşünmüyorsun.

Sarhoş oldum, durmadan ağladım. Bilmiyorsun. İçtim, küfür ettim. Bilmiyorsun. Uyuyamadım sabahlara kadar, huzura aç kaldım. Bilmiyorsun. Çok uzaklara gittim günlerce, yoktum bu şehirde. Merak etmiyorsun. Otobüs durağında da uyudum, tren garında da. Bilmiyorsun tabi ki.

Senin dışında herkesin arayıp, sorup özlediğini söylemesi? Senden ses çıkmaması? Sen sevmiyorsun biliyorum. Sen eski duygularına sahip de değilsin. Sen kendinden başka kimseyi önemseyemezsin. Ama "bitti" diyebilecek tek kişi sensin. Ben yapamam.

Ben "bitti" diyemeyeceğim için bu kadar sürünüyor bu olay. Acı çekiyorum ben. Bilmiyorsun.

PS: Eğer gerçekten sevdiğini düşünüyorsan dön eskisi gibi. Ama eğer hala aklında kendi sorunların varsa, kendini düşünüp duruyorsan bitir bu işi. Ne sen acı çek daha fazla ne de Burcu. Bitsin Hakan.

Ben her gün kendimi lanetlemek istemiyorum. Ama göz göre göre birini hasta ediyorsan, mutlu olmayı da mutlu etmeyi de beceremiyorsan uzak dur. Eğer birazcık insalığın kaldıysa bitir, yok ol. Hala hakkını verip veremeyeceğini düşünüyorsan benim fikrim sen hiç bir şeyin hakkını veremezsin. Ömrünce hiç bir şeye sahip olmamışsın kitapların dışında. Senin bi geleceğin yok. Olması da mümkün değil. Sen o kitaplara kendi dünyana ait kalacaksın. Kimse gelip dikkatini dağıtmayacak. Vahide'nin hayatında olmasının tek doğrusu o seni zaten aramıyordu, sormuyordu, merak etmiyordu. Sen canın istediğinde dönüp onu aradığında ilişkiye dair açlığını kapatıyordun. Burda böyle değil.

Çok üzgünüm ama böyle değil. Eğer hep düzgün bi adam olduysan gerçekten düzgün davranmalısın. Beni üzen insanlardan ne farkın var şu an? Nedir ayrıcalığın? Sen daha kötüsünü yapıyorsun aslında. Ananem hep "ölüsü olan 3 gün ağlar, kaybı olan o bulunana kadar her gün." derdi. Sen bu kızı bile bile her gün ağlatıyorsun. Yazıklar olsun.


PS: Burcu bunları düşünmese bile yaşadıklarının bunlar olduğuna adım gibi eminim. İçindeki karmaşa. Bizden saklamaya çalıştıkları, yaşadıkları, mutsuzluğu. Tek sorumlusu sensin. Keşke bencil bi adam olmasaydın. Yazık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder