5 Ekim 2011 Çarşamba

Gizli - Saklı...



Duymak istemiyorsun, görmek istemiyorsun. Anlatmak da, anlamak da istemiyorsun. Düşünmek istemiyorsun, olacağına varsın herşey. "Akışına bıraksak da kendi yolunu bulsa" diyorsun.

Üzülmek istemiyorsun, üzmeyi hiç. Yanındaki insanlarla mutlu olmayı deniyorsun. Bi an geliyor onu görüyorsun. Başkası var. Başkasına ait. Başkasıyla. Ona başkası dokunuyor, kafanı çeviremiyorsun. Gördüğün tek bir şey var. Başkası. Yanında. Teninde.

Kaçmak istiyorsun bu şehirden. Gitmek gerek. Çok uzaklara. Bi sebep bulsan gidersin. Herkese söyleyecek bi bahanen olsa düşünmeden, arkana bakmadan gidersin. 0'dan başlarsın belki, belki bitersin. Belki bitirirsin. Durduğun yerde bitmek gibi bir niyeti yok. Her daim yakınlarda. Her dakika karşılaşma ihtimali.

Herşey bir yana gözünde büyütmüşsün. Ne kadar küçükmüş, ne kadar acizmiş anlayamamışsın bir türlü. Yaralıymış, acıları varmış, yalnızmış, güçsüzmüş, aptalmış. Kendini Kaf Dağı'nda görüyormuş, kimse görmüyor gerçekleri sanıyormuş. Öyle olmuyor anlasa bi. Herşey görünüyor. Saklamaya çalıştığı tüm acıları, yüzündeki tüm izleri ortaya seriyor neler olduğunu. Kimlerle savaştığını, başarısız olduğunu.

Yalnız kalamaz o mesela. Tek başına hiç bişey yapamaz. Yeni insanlarla tanışamaz. Bi yerde yalnızsa reddedilecek, konuşamayacak diye oturur, kalır öylece. Gidip iki çift söz söyleyemez. Yenilikleri de sevmez. Yeni gelenleri de.

Durup durup başa. Hadi sar yeniden, bi kez daha yaşa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder