11 Mayıs 2011 Çarşamba

Soru = Soru


Neler olmuş? Neler bitmiş? Neler gelmiş? Neler tükenmiş? Tüketmişiz, yoketmişiz, bitirmişiz, son olmuş işte.

Sorsan gücümüz yok. Sorsan inancımız yok. Sorsan kendimize güvenimiz yok. Olanlar karşısında öyle kalıyoruz ki. Öyle bir güç geliyor ki...

Biraz çalışıyor bazen kafamız. "Adamına göre muamele" nedir hatırlıyoruz arada sırada... Gözlerimizi kaçırmıyoruz da içine içine bakıyoruz karşımızdakinin. Gözleriyle kalmıyor bakışlarımız buluştuğunda, en derinde gizlediklerini görüyoruz biz.

Yaptıklarımız yetmezmiş gibi yapacaklarımıza anlaşma öneriyoruz. Haddimize sanki...

- Sadece seni seveceğim...

- Seninim...

Nasıl büyük yalanlar öyle? Nasıl derinden etkiler insanı? Nasıl yaralar, hırpalar? Haberin var mı?

Birine bağlanmak bu sözleri söylemek kadar kolay değil mi?

- N'olacak yahu? Söyledik de noterden tasdikli kağıt mı aldık sanki?

Yaşarız biz bu yalanlarla. Kendimizi de kandırırız. Safız ya. Bekleriz. Dönüp gelir, affetmemizi ister kesin. Şu Dünya'da bi biz kaldık bu yalanlara inanan.

Ne zaman birinin omzuna başınızı koyduğunuzda sadece onu düşündünüz siz?

Kabuslarınızdan uyandığınızda; ter içindeyken sizi sakinleştiren O muydu?

Aman yine saçmaladım işte. Yine hatırladım olanları falan. Ooooooooo sıradaki... :P

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder