17 Ocak 2013 Perşembe

Ah.





Değişmişim sanırım.

Buraya yazmaya ilk başladığım günden beri asırlar geçmiş gibi. Tüm hıncını şuradaki kelimelere döken bendim, ne oldu da her şeyi kendi içimde yaşamaya başladım ki?

Verdiğim tepkilerin hiç biri bana ait değil. Arkadaşlarını ardında bırakan, yoluna bildiği gibi devam eden, yeni insanlara eskilerden daha fazla değer veren, bencilliğin güzelliğiyle yaşayıp, herşeyi aynı anda yapan bi ben miyim yahu?

Birini sevmekten vazgeçip kendiyle mi barışmalıydı insan? "Önce kendini sevmeli" dedikleri doğru muydu ki?

Bi yemeğe gidersin, bi konuşma geçer, dalıp gidersin. Karşına geçip bir sürü şey söyleyebilirler, konuşma. Sen de kalsın. Kime anlatsan inanmaz, kimse sen gibi anlamaz olanları. Seversin, hiç sevmemiş gibi, her geleni bi başka seversin. Sevgisiz kalmış insanların bunu anlama ihtimali mi olurmuş? Dokunsalar ağlayacak duruma gelirsin, ardına bakmadan oradan çıktığında herkes "sorunlu bu" der ardından, düşünme. Sen biliyorsun neler olduğunu, kime nasıl tutuntuğunu, kimin seni darmadağın ettiğini, kimin düşünceleri önemli...

Canın yanar, yandıkça daha çok seversin. Boğazında bişey. Nefes alman zor, gözlerin dolu, aktı akacak da gözyaşları bi gurur var ortada... O gurur ki, ne yaptıklarını düzeltebilir, ne gözlerini kapatıp seni ilelebet bu dünyadan çekip alabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder